Kategori: <span>Bireysel Terapi</span>

İlişkiler Neden Kısa Ömürlü? Nasıl Uzun ve Sağlıklı İlişkiler Kurulabilir?

Hızlı başlayan ve hızlı biten ilişkiler günümüzde bireylerin yaşadığı önemli sorunlar arasında. İlişkiye başlarken acele eden kişiler genellikle çabuk sona geliyorlar ve ardından yeni bir ilişkiye de hızla geçiyorlar. Ve bu döngü böyle devam edip gidiyor. Sonunda gerçek yakınlık kuramayan bu insanlar doğru ilişkiden ümidi kesiyorlar.
Peki günümüzde ilişkiler neden bu kadar hızlı yaşanıyor? Bu soruya birlikte yanıt arayalım..
Hızlı yaşanan hayatlar ve çabuk tüketilen ilişkilerden yakınan insanların ve ilişkilerinin neden kısa ömürlü olduğu konusunda danışmanlık almak isteyen kişilerin sayısı hızla artıyor. İşte günümüzde ilişkilerin kısa ömürlü olmasına yol açan olası nedenler:

Günümüzde İlişkilerin Kısa Ömürlü Olmasının Nedenleri

İnsanların yaşam tarzları, sosyal etkileşimleri ve değerleri, ilişkilerin doğasını etkilemeye devam ediyor. Geleneksel ilişki dinamiklerinin değiştiği günümüz dünyasında, ilişkilerin neden kısa ömürlü olduğu sorusu oldukça önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Sağlıklı ve kalıcı bir ilişki kurmanın yollarını anlayabilmek için ilişki danışmanlığı almak iyi bir adım olabilir.

Kısa süren ilişkiler konusunda ele alınması gereken olası nedenler:

1. Teknoloji ve Sanal İletişim: Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insanlar artık sanal ortamda daha fazla vakit geçiriyor. Sosyal medya ve diğer dijital platformlar, insanların gerçek yaşam yerine sanal bağlantılar kurmalarına neden olabiliyor. Bu durum, kişisel ilişkilerin derinleşmesini ve sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkileyebilir.

2. Yoğun İş Temposu: Günümüzde pek çok insan, iş hayatındaki yoğun tempodan dolayı ilişkilere yeterince zaman ayıramayabiliyor. İş stresi ve sürekli meşgul olma hali, romantik ilişkilerin zaman ve çaba gerektiren yönlerini ihmal etmeye yol açabilir.

3. Bağlanma Korkusu: Modern toplumlarda, bazı insanlar duygusal bağlanmadan korkabilirler. Geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimler veya güven sorunları, ilişkileri kısa süreli ve yüzeysel tutmaya yönlendirebilir.

4. Seçeneklerin Fazlalığı: İnternet ve çevrimiçi arkadaşlık platformları, insanlara geniş bir partner havuzu sunuyor. Bu durum, insanları hızlı bir şekilde ilişkileri sonlandırıp başka bir seçeneği denemeye yönlendirebilir.

5. İletişim Eksikliği: İlişkilerin temel taşlarından biri olan sağlıklı iletişim, günümüzde birçok çift arasında eksik kalabiliyor. Sorunların açıkça konuşulmadığı veya çözüme ulaşmak için çaba sarf edilmediği durumlarda, ilişkiler kısa ömürlü olabilir.

6. Bireycilik ve Özgürlük: Modern toplumda bireycilik ve kişisel özgürlük vurgulanmaktadır. Bu nedenle, bazı insanlar bağımsızlıklarını korumak adına uzun vadeli taahhütlere yanaşmakta tereddüt edebilirler.

7. Değer ve Hedef Farklılıkları: İlişkilerin sürdürülebilirliği, ortak değerlerin ve hedeflerin paylaşılmasına bağlıdır. Eğer partnerler arasında temel değer farklılıkları varsa ve ortak bir amaç belirleme konusunda uyum sağlanamıyorsa, ilişki kısa süre içinde sonlanabilir.

8. Eğlence Odaklı Yaklaşımlar: Bazı insanlar, ilişkileri eğlence ve zevk aracı olarak görebilirler. Ancak ilişkiler, zamanla çaba, fedakarlık ve emek gerektiren bir süreçtir. Bu eğlence odaklı yaklaşım, ilişkilerin kısa ömürlü olmasına neden olabilir.

Sonuç olarak, günümüzde ilişkilerin neden kısa ömürlü olduğu pek çok faktöre bağlıdır ve bu faktörler birbirleriyle ilişkili olabilir. Sağlıklı ve uzun süreli bir ilişki için, iletişime önem vermek, karşılıklı güveni geliştirmek, değer ve hedeflerde uyum sağlamak, fedakarlık yapabilmek ve partnerler arasında güçlü bir bağ kurmak önemlidir. Çift terapisi almak yakın ilişkilerde doğru iletişim için iyi bir yol olabilir.

Daha uzun ömürlü ve sağlıklı bir ilişki kurmak için aşağıdaki stratejileri uygulayabilirsiniz:

1. İletişimi Önemseyin: Sağlıklı bir ilişkinin temel taşı iletişimdir. Partnerinizle düşüncelerinizi, duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı açıkça paylaşmaya özen gösterin. Aynı zamanda, partnerinizin de duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışın.2. Empati Kurun: Birbirinizin duygusal ihtiyaçlarına empatiyle yaklaşın. Karşınızdaki insanın perspektifini anlamaya çalışmak ve onun hislerine saygı göstermek, sağlıklı bir ilişkinin olmazsa olmazlarındandır.3. Güven İnşa Edin: Güven, uzun süreli bir ilişkinin temel taşlarından biridir. Söz verdiğiniz şeyleri yerine getirin, sadık kalın ve dürüst olun. Güven inşa etmek, zaman alabilir, ancak bir kere kaybedildiğinde geri kazanılması oldukça zor olabilir.4. Çatışma Yönetimi: Her ilişkide çatışmalar kaçınılmazdır. Önemli olan bu çatışmaları yapıcı bir şekilde çözmeyi öğrenmektir. Tartışmalar sırasında birbirinizin duygularını incitmekten kaçının ve çözüm odaklı olmaya çalışın.

5. Ortak Değerler ve Hedefler Belirleyin: Uzun vadeli bir ilişki için, ortak değerler ve hedefler belirlemek önemlidir. Bu, birlikte çalışacağınız bir temel sağlar ve geleceğe dair bir plan oluşturmanızı sağlar.

6. Birlikte Zaman Geçirin: İlişkinizi güçlendirmek için birlikte keyifli zaman geçirin. Ortak ilgi alanlarınızı keşfedin, birlikte yeni deneyimler yaşayın ve birbirinizle yaşayacağınız ortak etkinliklerden keyif alın.

7. Fedakarlık Yapın: İlişkilerde, zaman zaman fedakarlık yapmak gerekebilir. Partnerinizin ihtiyaçlarına özen göstermek ve onun mutluluğunu düşünmek, sağlıklı bir bağı güçlendirmeye yardımcı olabilir.

8. Saygı Gösterin: Karşılıklı saygı, sağlıklı bir ilişkinin temelini oluşturur. Partnerinize değer verdiğinizi hissettirin ve onun görüşlerine, düşüncelerine ve kişiliğine saygı gösterin.

9. Sorunları Erken Yakalayın: İlişkideki sorunları erken aşamada yakalayıp çözmeye çalışın. İhmal edilen problemler, zamanla büyüyerek daha büyük sorunlara dönüşebilir.

10. Esnek Olun: İlişkilerde zaman zaman değişim ve uyum gerekebilir. Esnek olmak, partnerinizle birlikte büyümenizi ve gelişmenizi sağlar.

Özetlemek gerekirse uzun süreli bir ilişki için karşılıklı iletişim, empati, güven, fedakarlık, saygı ve uyum önemlidir. Bu değerleri ön planda tutarak, ilişkinizi güçlendirebilir ve daha uzun ömürlü bir bağ kurabilirsiniz. Unutmayın, her ilişki çaba ve özen gerektirir, bu nedenle birlikte çalışmak ve birbirinize destek olmak ilişkinizi daha güçlü kılacaktır.

İlişkilerde sağlıklı iletişim nasıl geliştirilebilir?

Sağlıklı iletişim, ilişkilerdeki uyumu artıran, sorunları çözmeye yardımcı olan ve bağı güçlendiren önemli bir unsurdur. İşte ilişkide sağlıklı iletişimi geliştirmek için bazı ipuçları:

1. Empati Kurun: Partnerinizin duygularını anlamaya çalışın ve onların yerine kendinizi koyun. Empati, karşı tarafta anlayış ve güven duygusunu artırır.

2. Aktif Dinleyin: İletişim sırasında tamamen odaklanın ve karşınızdakini dikkatlice dinleyin. Onun ne söylediğini anlamaya çalışın ve sadece cevap vermek için değil, gerçekten dinlemek için konuşun.

3. İfade Tarzınıza Dikkat Edin: Söyleyeceğiniz şeyleri anlaşılır ve olumlu bir şekilde ifade edin. Eleştiri ve suçlamalardan kaçının ve kibar bir dil kullanmaya özen gösterin.

4. Duygularınızı Açıkça Paylaşın: Duygusal ihtiyaçlarınızı ve endişelerinizi açıkça ifade edin. Açık iletişim partnerinizin sizinle ilgili düşünceleri ve duyguları anlamasına yardımcı olacaktır.

5. Sorunları Hemen Konuşun: Eğer bir sorun ortaya çıkarsa, ertelemeden hemen konuşun. Sorunlar bekletildikçe büyüyebilir, bu nedenle sorunları erken aşamada ele almak daha sağlıklı olacaktır.

6. Yargılamaktan Kaçının: Karşınızdaki kişiyi yargılamak yerine anlamaya ve desteklemeye odaklanın. Farklı düşüncelere ve bakış açılarına açık olun.

7. “Ben Dili” Kullanın: Duygularınızı ve düşüncelerinizi ifade ederken “Ben dili” kullanmaya özen gösterin. “Ben şunu hissediyorum” gibi ifadeler, sizin duygularınızı ifade ederken karşınızdakini suçlamaz.

8. Olumlu İletişime Odaklanın: Olumlu ifadeler ve olumlu geri bildirimlerle iletişimi zenginleştirin. Partnerinizi takdir edin ve iyi yaptığı şeyleri vurgulayın.

9. Tartışmaları Yapıcı Bir Şekilde Yönetin: Tartışmalar kaçınılmazdır, ancak nasıl yönettiğiniz önemlidir. Tartışmaları saldırganlık ve küslük yerine yapıcı bir şekilde ele alın.

10. Mizah ve Espriyi Kullanın: İlişkinizi hafifletecek ve keyifli hale getirecek mizah ve esprileri kullanın. Fakat mizahı kullanırken, partnerinizi incitmeyecek şekilde sınırlandırmak önemlidir.

Unutmayın, her ilişki kendine özgüdür ve iletişim stiliniz partnerinizle uyumlu olmalıdır. Sağlıklı iletişimi geliştirmek, zaman ve çaba gerektiren bir süreç olabilir, ancak ilişkinizdeki bağı güçlendirmeye ve sorunları çözmeye yardımcı olacaktır. İletişimde açık ve anlayışlı bir tutum sergilemek, ilişkinizi daha derin ve tatmin edici hale getirecektir.

Psikolojik Sağlamlık, Çözüm Odaklı Terapi ve Psikolojik İlk Yardım

Psikolojik sağlık nedir?

Psikolojik sağlık, bireyin duygusal, zihinsel ve sosyal olarak iyi olma haliyle ilgilidir. Psikolojik sağlık, kişinin duygusal refahını, stresle başa çıkma becerilerini, olumlu ilişkiler kurabilme yeteneğini ve zihinsel sağlığını etkiler. Psikolojik sağlık, insanın kendisini iyi hissetmesini, yaşamdan keyif almasını ve potansiyelini gerçekleştirmesini sağlar.

Psikolojik sağlık, sadece zihinsel hastalıkların yokluğu anlamına gelmez. Tam tersine, psikolojik sağlık, kişinin kendi duygusal, zihinsel ve sosyal ihtiyaçlarını tanıma, onlarla başa çıkma ve gelişme yolunda ilerleme sağlama kapasitesini içerir. Bu durum, olumlu düşünce alışkanlıklarını geliştirme, duygusal dengede kalma, stres yönetimi becerilerini kullanma, sağlıklı ilişkiler kurma ve kendini iyi hissetme gibi becerileri içerir.

Psikolojik sağlık, her birey için farklı olabilir ve kişinin yaşam deneyimleri, genetik faktörler, çevresel etkiler ve kişisel özellikler gibi birçok faktör tarafından etkilenebilir. Psikolojik sağlığın korunması ve iyileştirilmesi, bireyin kendine özen göstermesi, ihtiyaçlarına dikkat etmesi ve gerektiğinde profesyonel yardım almaktan geçer.

Psikolojik sağlık için neler yapılmalı?

Psikolojik sağlığınızı korumak ve iyileştirmek için aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz:

1. Kendinizi tanıyın: Kendinizi ve duygusal ihtiyaçlarınızı anlamak önemlidir. Kendinize zaman ayırın, ilgi duyduğunuz aktivitelerle meşgul olun ve duygusal refahınızı destekleyen etkinliklere odaklanın.

2. Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürün: Sağlıklı bir beslenme düzeni takip edin, yeterli uyku alın ve düzenli olarak fiziksel aktivite yapın. Bunlar, zihinsel ve duygusal sağlığınızı desteklemeye yardımcı olur.

3. Stresle başa çıkma becerilerini geliştirin: Stres, zihinsel sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Stres yönetimi tekniklerini öğrenmek ve uygulamak, stresle başa çıkmak için etkili bir yol olabilir. Bu teknikler arasında derin nefes alma, meditasyon, yoga, egzersiz, hobi edinme gibi yöntemler bulunur.

4. Destek ve iletişim: Yakın ilişkiler ve sosyal bağlantılar, psikolojik sağlığı destekleyebilir. Aileniz, arkadaşlarınız veya destek gruplarıyla bağlantı kurun. İçinde bulunduğunuz zorlukları ve duygusal ihtiyaçlarınızı paylaşabileceğiniz destekleyici bir çevre oluşturun.

5. Olumlu düşünce ve duygusal dengenizi koruyun: Olumlu düşünce alışkanlıkları geliştirmek, olaylara daha pozitif bir perspektiften bakmanıza yardımcı olur. Kendinizi eleştirel düşüncelerden uzak tutun ve kendi değerinizi takdir edin. Kendinize zaman ayırın ve kendinizi geliştirecek aktivitelere odaklanın.

6. Stres faktörlerini azaltın: Olumsuz etkileyen faktörleri tanıyın ve mümkün olduğunca azaltmaya çalışın. Bunlar arasında toksik ilişkiler, aşırı çalışma, aşırı bağımlılık, maddelerin kötüye kullanımı gibi durumlar yer alabilir. Sağlıklı sınırlar belirlemek, kendinizi korumak ve ihtiyaçlarınıza öncelik vermek önemlidir.

7. Profesyonel yardım arayın: İhtiyaç duyduğunuzda profesyonel bir psikolog veya psikiyatristten yardım almak önemlidir. Uzmanlar, size uygun terapi yöntemlerini ve tedavi seçeneklerini sunarak psikolojik sağlığınızı destekler.

Unutmayın, her bireyin psikolojik sağlığı farklıdır, herkesin ihtiyaçları ve destek gereksinimleri farklılık gösterebilir. Kendinizi anlamak, kendi ihtiyaçlarınıza odaklanmak ve gerektiğinde yardım almak önemlidir.

Yalnızca psikolojik sorunlar yaşandığında değil, aynı zamanda kendini tanıma ve farkındalık için de çözüm odaklı terapi önerilmektedir.

Çözüm odaklı terapi nedir?

Çözüm odaklı terapi, bireylerin ve ailelerin güçlü yönlerine, kaynaklarına ve çözüm bulma yeteneklerine odaklanan bir terapi yaklaşımıdır. Geliştirilmesi ve popüler hale gelmesi Steve de Shazer, Insoo Kim Berg ve diğerleri tarafından yapılan çalışmalara dayanmaktadır.

Çözüm odaklı terapi uygulayabilmek için psikologların ve diğer ruh sağlığı uzmanlarının çözüm odaklı terapi eğitimi almaları gerekir.

Çözüm odaklı terapi, problemleri çözmek yerine, istenen hedeflere ulaşma, güçlü yönleri kullanma ve değişimin nasıl gerçekleşebileceği üzerinde odaklanır. Terapist, bireylerin ve ailenin geçmiş deneyimlerini ve başarılarını değerlendirerek, gelecekteki değişim ve çözümler için kaynakları keşfetmelerine yardımcı olur.

Bu terapi yaklaşımında, bireylerin kendi çözümlerini bulmaları teşvik edilir ve onların perspektifine değer verilir. Terapist, sorunları tanımlamak ve anlamak yerine, hedeflenen değişimlerin nasıl gerçekleştirilebileceği konusunda bireyleri destekler. Bireyler, güçlü yönlerini fark etme, geçmişteki başarılı deneyimleri hatırlama ve mevcut kaynakları kullanma konularında rehberlik edilir.

Çözüm odaklı terapi, kısa vadeli bir yaklaşımdır ve genellikle hedeflere yönelik tedavi planları ve müdahaleler üzerinde odaklanır. Terapist, bireyin veya ailenin hedeflerini belirlemek, olumlu değişimleri takip etmek ve ilerlemeyi değerlendirmek için ölçekler, ödevler ve geribildirimler kullanabilir.

Bu terapi yaklaşımı çeşitli alanlarda etkili olmuştur, özellikle bireysel terapi, aile terapisi, çift terapisi ve eğitim alanlarında kullanılmaktadır. Çözüm odaklı terapi, bireylerin ve ailelerin kendi kaynaklarını keşfetmelerini, direnci azaltmalarını ve yaşamlarında olumlu değişiklikler yapmalarını teşvik eder.

Psikolojik sağlamlık nedir?

Psikolojik sağlamlık, kişinin zorluklarla başa çıkma, olumsuz olaylardan etkilenme düzeyini azaltma ve olumlu bir yaşam deneyimi elde etme yeteneğidir. Psikolojik sağlamlık, stresli durumlarla karşılaşıldığında duygusal ve zihinsel esneklik gösterme, güçlü ilişkiler kurma, olumlu düşünce alışkanlıkları geliştirme ve kişisel kaynaklardan yararlanma kapasitesini içerir.

Psikolojik sağlamlık, sadece kriz durumlarında değil, günlük yaşamın zorluklarıyla başa çıkma sürecinde de önemlidir. Psikolojik sağlam insanlar, olumsuz olaylardan öğrenirler, esneklik gösterirler ve yaşamın iniş çıkışlarına uyum sağlama yeteneğine sahiptirler.

Psikolojik sağlamlığın bazı özellikleri şunlardır:1. Duygusal farkındalık: Kişinin duygularını tanıma, anlama ve yönetme becerisi.

2. Olumlu düşünce alışkanlıkları: Zorluklara pozitif bir perspektiften yaklaşma, kendine güven ve umut geliştirme.

3. Stres yönetimi: Stresi etkili bir şekilde tanıma ve başa çıkma becerisi, stresi azaltıcı stratejileri kullanma.

4. Sosyal destek: Sağlam ilişkiler kurma, başkalarıyla bağlantı kurma ve destek alabilme becerisi.

5. Problem çözme becerileri: Sorunları çözmek ve alternatif çözümler bulmak için esnek ve yaratıcı düşünme yeteneği.

6. Kendine güven: Yeteneklerine ve kaynaklarına olan inanç, başarıları kutlama ve hedeflere yönelme.

7. Anlamlı amaçlar ve değerler: Kişinin yaşamında anlamlı amaçlar ve değerler belirleme, bunlara uyumlu hareket etme.

8. Kendini bakım: Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve dinlenme gibi kendine iyi bakma alışkanlıkları geliştirme.

Psikolojik sağlamlık, bir kişinin dirençli olma, güçlenme ve stresli durumlarla başa çıkma kapasitesini artırma sürecidir. Bu yetenekler geliştirilebilir ve güçlendirilebilir, bu nedenle psikolojik sağlamlık, herkes için erişilebilir bir hedef haline gelebilir.

Psikolojik ilk yardım nedir?

Psikolojik ilk yardım, bir kişiye acil durumlarda psikolojik destek sağlama ve psikolojik krizlerle başa çıkmasına yardımcı olma amacıyla uygulanan bir dizi yöntem ve stratejilerdir. Psikolojik ilk yardım, stresli, travmatik veya zorlayıcı bir olayın ardından kişinin duygusal ve zihinsel refahını desteklemeyi hedefler. Psikolojik ilk yardım, profesyonel yardım almak için geçerli bir seçenek olduğunda veya bir acil durum sonrasında daha fazla destek sağlanması gerektiğinde kullanılır.

Psikolojik ilk yardımın temel ilkeleri şunlardır:

1. Güvenlik ve rahatlama sağlama: Kriz anında bireyin fiziksel güvenliğini sağlamak ve sakinleştirici bir ortam yaratmak önemlidir. Dinleme, anlama ve empati gösterme, kişinin duygusal rahatlama ve güvenlik hissi kazanmasına yardımcı olabilir.

2. İhtiyaçları tespit etme: Kişinin ihtiyaçlarını ve kaynaklarını belirlemek önemlidir. Örneğin, destekleyici bir dinleme, pratik yardım veya bilgi sağlama gibi ihtiyaçlara odaklanılabilir.

3. Duygusal destek: Kişinin duygusal tepkilerini kabul etmek, anlamak ve onaylamak önemlidir. Duygusal destek, kişinin duygularını ifade etmesine, rahatlama bulmasına ve normalleşmesine yardımcı olabilir.

4. Bilgilendirme: Kişinin yaşadığı durumu ve normal tepkilerin neler olabileceğini anlatmak, kişinin durumu anlamasına ve kaygılarını azaltmasına yardımcı olabilir.

5. Uzmana yönlendirme: Psikolojik ilk yardım sağlayan kişi, durumun ciddiyetini veya uzman yardımının gerekliliğini değerlendirebilir ve gerektiğinde kişiyi bir profesyonel psikoloğa veya uygun kaynaklara yönlendirebilir.

Psikolojik ilk yardım, travmatik bir olayın hemen ardından, acil durumlar veya stresli yaşam olayları gibi durumlarda kullanılabilir. Ancak, profesyonel yardımın gerektiği durumlarda psikolojik ilk yardım tek başına yeterli olmayabilir. Bu nedenle, kişinin uzman bir psikolog veya psikiyatriste başvurması önemlidir.

narsist

Narsistlerle İlişkilerde Yaşanan Sorunlar

Narsistlerle ilişkilerde hangi sorunlar yaşanır?

Narsisistlerle ilişkilerde birçok sorun yaşanabilir. Narsisistler, genellikle başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemeyen, kendine odaklanmış, kontrolcü, manipülatif ve empati yoksunu insanlar olarak tanımlanır. Bu nedenle, bir narsisistle olan ilişkilerde şu sorunlar yaşanabilir:

1. İletişim sorunları: Narsisistler, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemedikleri için iletişim sorunları yaşanabilir. İletişim kurmak için gerekli olan empati ve anlayış eksikliği, anlaşmazlıkların ve çatışmaların artmasına neden olabilir.

2. Duygusal istikrarsızlık: Narsisistler, duygusal istikrarsızlık ve çabuk kırılganlık gösterebilirler. Bu nedenle, partnerleri narsisistin kendine zarar verme, kendini yıkma veya aşırı öfke patlamaları yaşama davranışlarıyla karşılaşabilirler.

3. Kontrol ve manipülasyon: Narsisistler, genellikle kontrolcü ve manipülatif olabilirler. Partnerlerinin hayatlarını kontrol etmek veya istedikleri şekilde davranmalarını sağlamak için çeşitli manipülasyon teknikleri kullanabilirler.

4. Duygusal istismar: Narsisistler, partnerlerini duygusal istismar etme eğiliminde olabilirler. Bu, partnerlerinin kendilerini değersiz, kusurlu veya hatalı hissetmelerine neden olabilir.

5. Empati eksikliği: Narsisistler, empati eksikliği nedeniyle partnerlerinin duygularını ve ihtiyaçlarını anlamada zorluk çekebilirler. Bu, partnerlerin kendilerini yalnız ve anlaşılmamış hissetmelerine neden olabilir.

Bu sorunlar, narsisistlerle olan ilişkilerde yaygın olarak görülebilir. Ancak, her ilişki farklıdır ve her narsisistin farklı davranışları olabilir. Bu nedenle, narsisistlerle olan ilişkilerde, sağlıklı sınırlar belirlemek ve kendi ihtiyaçlarınızı korumak önemlidir.

Romantik ilişkinizde, sosyal ilişkilerinizde veya işyerinizde bir narsist ile ilişki yaşadığınızı düşünüyorsanız profesyonel yardıma başvurmalısınız. Narsistlerle ilişkiler ve diğer ilişki sorunları için İzmir Psikolog uzmanlarımız size çok etkili şekilde yardımcı olabilirler.

İzmir dışından yardım almak için Online Psikolog sayfamızı inceleyiniz.

Narsisist bir partnerle ilişkide nasıl sınır koyulur?

Narsisist bir partnerle ilişkide sınırlar koymak, sağlıklı bir ilişki sürdürmek için önemlidir. Narsisist bir partnerle ilişkide sınırlar koymak için bazı ipuçları şöyledir:

1. Kendi ihtiyaçlarınızı tanıyın: İlişkide sınırlar belirlemenin ilk adımı, kendi ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı belirlemektir. Kendinize “Bu ilişkide ne istiyorum?” ve “Ne olursa kabul edemem?” gibi sorular sorarak, sınırlarınızı belirleyebilirsiniz.

2. Kendinize saygı gösterin: Kendinize saygı göstermek, narsisist partnerinizin sizi manipüle etmesine izin vermemek anlamına gelir. Kendi sınırlarınızı belirlediğinizde, bunlara saygı duymanız ve partnerinizin sizi aşırı taleplerle karşı karşıya bırakmasına izin vermemeniz önemlidir.

3. Yapıcı iletişim kurun: Sınırlarınızı belirlerken, partneriniz ile açık ve yapıcı bir şekilde iletişim kurmanız önemlidir. Sınırlarınızı eleştirici bir şekilde değil, yapıcı bir şekilde ifade edin. “Bunun benim için neden önemli olduğunu anlayabilir misin?” veya “Bunu birlikte nasıl çözebiliriz?” gibi sorular sorarak ortak bir çözüm bulmaya çalışın.

4. Kendinize odaklanın: Narsisist bir partner, sizi sürekli kendi isteklerine göre yönlendirmeye çalışabilir. Ancak, kendinize odaklanmak ve kendi ihtiyaçlarınıza uygun olarak hareket etmek önemlidir. Kendi hayatınızı yaşamak ve kendi hedeflerinize odaklanmak, size güçlü ve sağlıklı bir his verir.

5. Olası sonuçları düşünün: Narsisist bir partnerle ilişki yaşarken sınırlar koymak, bazen olumsuz sonuçlara yol açabilir. Partnerinizin tepkilerini ve davranışlarını önceden tahmin ederek, buna hazırlıklı olabilirsiniz. Bununla birlikte, sınırlarınızı korumanın önemini unutmayın ve kendinizi savunmak için gerekirse adımlar atın.

Narsisist bir partnerle ilişki yaşayan kişi için sınırlar koymak zor olabilir, ancak sağlıklı bir ilişki için sınırlar çok önemlidir. Kendi ihtiyaçlarınızı belirleyin, kendinize saygı gösterin ve açık iletişim kurun. Unutmayın ki, sağlıklı bir ilişki, karşılıklı saygı, anlayış ve kabul etme üzerine kuruludur.

Narsisistik istismar nedir?

Narsisistik istismar, bir kişinin diğer bir kişiyi narsisistik bir doyum için kullanmasıdır. Bu kişi, kendini hayranlıkla izleyen bir kitle ya da hizmetkarlar aracılığıyla kendini tatmin etmeye çalışır. Narsisistik istismar genellikle, başka bir kişinin duygusal ihtiyaçlarını ve haklarını yok sayarak, kontrol etme, manipüle etme, aşağılama veya suistimal etme şeklinde ortaya çıkar. Narsisistik istismarın birçok farklı türü vardır ve mağdurun psikolojik, duygusal ve sosyal sağlığına ciddi zararlar verebilir.

Narsisistik istismar türleri nelerdir?

Narsisistik istismarın birçok farklı türü vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. Duygusal istismar: Narsisistik kişi, diğer kişinin duygusal ihtiyaçlarını ve haklarını yok sayar. Diğer kişiyi sürekli eleştirir, aşağılar, manipüle eder veya suistimal eder.
2. Fiziksel istismar: Narsisistik kişi, diğer kişiye fiziksel olarak zarar verir. Bu, şiddet içeren davranışlar veya diğer kişinin bedenini istismar etmek anlamına gelebilir.
3. Seksüel istismar: Narsisistik kişi, diğer kişiyi cinsel olarak suistimal eder. Bu, cinsel taciz, tecavüz veya diğer kişinin rızası dışında cinsel ilişkiye girme gibi davranışları içerebilir.
4. Finansal istismar: Narsisistik kişi, diğer kişinin finansal kaynaklarını veya varlıklarını kontrol etmeye çalışır. Bu, başka kişinin parasını çalmak, kredi kartı dolandırıcılığı veya başka bir kişinin mal varlığına el koyma gibi davranışları içerebilir.
5. Sosyal istismar: Narsisistik kişi, diğer kişinin sosyal hayatını veya ilişkilerini kontrol etmeye çalışır. Bu, başka kişiyi izole etmek, başka kişinin ilişkilerini veya arkadaşlarını kontrol etmek veya başka kişinin sosyal hayatını manipüle etmek gibi davranışları içerebilir.

Bu türlerden herhangi biri narsisistik istismar olarak kabul edilebilir ve mağdurun psikolojik, duygusal ve sosyal sağlığına ciddi zararlar verebilir.

Narsisistik istismar kurbanları neler hisseder?

Narsisistik istismar kurbanları, kendilerini çaresiz, umutsuz ve kontrolsüz hissederler. Narsisistik istismar, kurbanların kendilerine olan güvenlerini sarsar ve kendilerini değersiz, yetersiz ve suçlu hissetmelerine neden olur. Kurbanlar ayrıca aşağılık hissederler ve kendilerine olan saygıları kaybolur.Narsisistik istismar, mağdurların psikolojik, duygusal ve fiziksel sağlığını etkiler. Mağdurlar sıklıkla kaygı, depresyon, öfke, utanç, korku ve yalnızlık gibi duygular yaşarlar. İşlevsiz bir ilişki içinde olduklarını hissederler ve umutsuz bir durumda olduklarını düşünürler.

Narsisistik istismar kurbanları, çoğu zaman istismarcılarının davranışlarına karşı savunmasızdırlar ve istismarcıların yarattığı manipülatif ortamlarda bulunurlar. Bu ortamlarda, kurbanlar genellikle kendi gerçekliklerinden uzaklaştırılırlar ve istismarcının kendilerine yön verdiği bir dünyada yaşamak zorunda kalırlar.

Narsisistik istismar kurbanları, bu duygusal acıyı azaltmak için terapi, destek grupları, arkadaşlık ve aile desteği gibi kaynaklardan yardım alabilirler. Ancak, narsisistik istismarın etkilerini azaltmak için zaman, sabır ve uzun vadeli bir çaba gerektirebilir.

Narsisistik istismardan kurtulmak mümkün mü?

Narsisistik istismardan kurtulmak mümkündür. Ancak, bu süreç zaman alabilir ve bazen zorlu olabilir.

Öncelikle, kişi istismarın farkına varmalıdır. Kendilerini narsisistik bir ilişkinin içinde bulan insanlar, istismarın belirtilerini tanımak ve kendi davranışlarının ve duygularının narsisistik istismara maruz kalıp kalmadığını anlamak için bir uzmanla çalışabilirler.

Daha sonra, kişi narsisistik istismarcının etkilerinden kurtulmak için sağlıklı bir destek ağı oluşturabilir. Bu destek ağı, terapistler, destek grupları, arkadaşlar ve aile üyelerinden oluşabilir.

Kişiler, kendilerine yönelik olumsuz düşünceleri ve davranışları değiştirmeye çalışmalıdır. Bu iyileşme süreci, kendine değer verme, sınırlar belirleme ve kendini duygusal olarak güçlendirme alışkanlıklarını geliştirmeyi içerebilir.

Son olarak, kişiler kendilerine olan güvenlerini yeniden kazanmak için çalışabilirler. Bu, kişilerin kendini keşfetmesi, öz farkındalık geliştirmesi ve kişisel gelişim için zaman ayırması anlamına gelebilir.

Narsisistik istismardan kurtulmak, disiplinli bir çaba gerektirir ve herkesin deneyimi farklıdır. Ancak, doğru destek ve çaba ile, insanlar narsisistik istismarın etkilerinden kurtulabilir ve sağlıklı bir hayat sürdürebilirler.

Dr. Hatice Topçu Ersoy

Uzman Psikolog / Çift Terapisti

izmir psikolog

Toksik İlişkiler

Toksik ilişki nedir?

Toksik ilişki, kişiler arasında olumsuz etkileşimlere ve davranışlara sahip olan bir ilişki türüdür. Bu tür ilişkiler genellikle sağlıksız, manipülatif ve kontrolcü olma eğilimindedir.

Toksik ilişkilerde, bir veya her iki kişi arasında şiddetli çekişmeler, sürekli tartışmalar, eleştiriler, suçlamalar ve aşağılamalar gibi davranışlar sık sık görülür. İletişim genellikle olumsuz veya kırıcıdır ve bir veya her iki kişi arasında güvensizlik ve kontrol sorunları yaşanabilir.

Bu tür ilişkiler, fiziksel, duygusal veya cinsel istismar içerebilir ve kişinin kendine ve başkalarına zarar vermesine neden olabilir. Toksik bir ilişkide olduğunuzu düşünüyorsanız, kendinizi güvende tutmak ve gerekli desteği almak için bir psikolog veya danışmanla konuşmanız önemlidir.

Romantik ilişkinizde, sosyal ilişkilerinizde veya işyerinizde toksik ilişki yaşadığınızı düşünüyorsanız profesyonel yardıma başvurmalısınız. Toksik ilişkiler ve diğer ilişki sorunları için İzmir Psikolog uzmanlarımız size çok etkili şekilde yardımcı olabilirler.

Toksik ilişki nasıl anlaşılır?

Toksik bir ilişki, bazı belirtilerle anlaşılabilir. İşte toksik bir ilişkinin belirtileri:

1. Sürekli tartışmalar: İlişkinizde sürekli tartışmalar yaşıyorsanız ve bu tartışmalar genellikle küçük konularla başlıyorsa, bu bir toksik ilişki belirtisi olabilir.

2. Eleştiriler: Partneriniz sizi sık sık eleştiriyor, hatalarınızı vurguluyor ve sizi aşağılayıcı bir dille konuşuyorsa, bu toksik bir ilişki belirtisidir.

3. Kontrol ve kısıtlama: Partneriniz, arkadaşlarınızla veya ailenizle görüşmenize izin vermiyorsa veya görüşmenizi kısıtlamaya çalışıyorsa, bu toksik bir ilişki belirtisi olabilir.

4. Manipülatif davranışlar: Partneriniz sizi manipüle ediyor veya kontrol ediyorsa, kararlarınıza saygı duymuyor veya sizinle konuşmak yerine size sessiz davranıyorsa, bu da toksik bir ilişki belirtisi olabilir.

5. Güvensizlik: Partneriniz size güvenmiyorsa, sürekli sizin hakkınızda sorular soruyor veya sizin yaptıklarınızı kontrol etmek istiyorsa, bu toksik bir ilişki belirtisi olabilir.

6. Duygusal veya fiziksel istismar: Eğer partneriniz sizi fiziksel veya duygusal olarak istismar ediyorsa, bu toksik bir ilişki belirtisi olabilir.

Toksik bir ilişkinin belirtileri, her zaman açık olmayabilir ve bazen değişebilir veya karmaşık olabilir. Ancak, eğer ilişkinizde bu belirtileri sık sık yaşıyorsanız, bu toksik bir ilişki olabilir ve kendinizi korumak için profesyonel yardım almanız önemlidir.

Toksik bir ilişkiden kurtulmak mümkün mü?

Toksik bir ilişkiden kurtulmak zor olabilir, ancak mümkündür. İşte toksik bir ilişkiden kurtulmak için bazı adımlar:

1. Kendinizi koruyun: Öncelikle kendinizi fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak korumak için güvenli bir yere gitmeniz gerekebilir. Güvenli bir yer bulun ve kendinizi burada koruyun.

2. Kendinize destek bulun: Aileniz ve arkadaşlarınızla görüşerek veya profesyonel yardım alarak kendinize destek bulun. Sizi anlayan ve destekleyen insanlarla etkileşimde bulunmak size yardımcı olabilir.

3. Kendinizi değerlendirin: Kendinize ilişkinizde nelerin yanlış gittiğini sorun ve bu sorunların kaynağını bulmaya çalışın. Kendinizi ve ihtiyaçlarınızı değerlendirin ve kendi değerinizi tekrar keşfedin.

4. İlişkiyi sonlandırın: İlişkinizi sonlandırmaya karar verdiğinizde, kararınızı partnerinizle net bir şekilde paylaşın. Sonlandırma süreci zorlu olabilir, ancak kendinizi güvende tutmak için kararlı olun.

5. Kendinize zaman verin: İlişkinizi sonlandırdıktan sonra kendinize zaman verin. Kendinizi iyileştirmek ve kendinize odaklanmak için zaman ayırın. Kendinize şefkatli davranın ve ihtiyaçlarınızı karşılamak için kendinize zaman tanıyın.

Toksik bir ilişkiden kurtulmak, zorlu bir süreç olabilir ve destek almaya ihtiyacınız olabilir. Bir terapist veya danışmanla konuşmak size yardımcı olabilir ve toksik ilişkiden kurtulmak için gerekli adımları atmanızı kolaylaştırabilir.

ölüm korkusu (tanatofobi)

Gaslighting Nedir?

Gaslighting nedir?

Gaslighting, bir kişinin, başka bir kişiyi yanlış hissettirmek veya kendi gerçeklerine göre manipüle etmek için psikolojik bir taktik kullanmasıdır. Gaslighting yapan kişi, hedef kişinin zihinsel sağlığını etkilemek ve onların kendi duygularına, hafızasına veya gerçeklerine olan güvenini sarsmak için manipülatif veya baskıcı sözler ya da davranışlar sergileyebilir.

Örneğin, bir kişi, diğer kişinin anılarını ya da deneyimlerini inkar edebilir veya onları abartabilir. Böylece, hedef kişi kendi gerçeklerinden şüphe duymaya başlar ve yargı gücü azalır. Gaslighting, çoğunlukla kontrol amaçlı olarak kullanılır. Gaslighting yapan kişi kurbanın gücünü azaltarak onu daha kolay bir şekilde kontrol eder.

Romantik ilişkinizde, sosyal ilişkilerinizde veya işyerindeki ilişkilerinizde gaslighting yapan kişilerle karşı karşıya olduğunuzu düşünüyorsanız mutlaka profesyonel yardıma başvurmalısınız. Gaslighting ve diğer ilişki sorunları için İzmir Psikolog uzmanlarımız size çok etkili şekilde yardımcı olabilirler.

Gaslighting nasıl durdurulur?

Gaslighting, manipülatif bir davranış biçimidir ve durdurmak için kararlılık ve cesaret gerektirir. İşte gaslighting’i durdurmak için bazı adımlar:

1. Farkındalık oluşturun: İlk olarak, gaslighting’in ne olduğunu ve size nasıl zarar verdiğini anlayın. Kendinize sorun: “Bu kişi beni manipüle ediyor mu? Kendimi sürekli olarak kötü hissetmemin nedeni bu mu?” Kendinize dürüst olun ve kendinizi korumak için harekete geçin.

2. Sınırlarınızı belirleyin: Gaslighting yapmak isteyen kişilere karşı sınırlar belirleyin. Kendinize saygı duyulmasını istediğiniz sınırların neler olduğunu belirleyin ve bunları açıkça ifade edin. Örneğin, “Benimle konuşurken, sesinizi yükseltirseniz, konuşmaya devam etmeyeceğim” gibi bir sınır oluşturabilirsiniz.

3. Gerçekleri hatırlayın: Gaslighting yapan kişiler sizi gerçeklerden uzaklaştırmaya çalışır. Bu nedenle, gerçekleri hatırlayın ve kendinizi savunmak için kanıtlarınızı toplayın. Örneğin, konuşmaları kaydetmek ya da yazışmaları kaydetmek gibi kanıtlar toplayabilirsiniz.

4. Destek alın: Gaslighting’den kurtulmak için desteğe ihtiyacınız olabilir. Güvenebileceğiniz bir arkadaş, aile üyesi veya bir terapist size destek olabilir ve sizi manipülatif davranışlardan koruyabilir.

5. Gaslighting yapan kişilerle konuşun: Gaslighting yapan kişilerle konuşun ve bu davranışlarının size nasıl etki ettiğini açıkça ifade edin. Bu kişilerin davranışlarını değiştirmek isteyip istemediklerine karar vermelerine izin verin. Ancak, eğer davranışları değişmezse, kendinizi korumak için uzak durmanız gerekebilir.

Gaslighting’den kurtulmak zor olabilir, ancak mümkündür. Kendinize saygı duyduğunuzu hatırlayın ve kendinizi korumak için gerekli adımları atın.

Bilişsel Davranışçı Terapi İzmir

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel davranışçı terapi uygulayabilmek için psikolog, psikiyatrist, psikolojik danışmanlık alanlarından uzmanların Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi almaları gereklidir.

Bilişsel davranışçı terapi eğitimi İzmir ilinde örgün eğitim olarak verilmekle birlikte İzmir dışından katılmak isteyenler için online (BDT eğitimi) bilişsel davranışçı terapi eğitimi de veriliyor.

Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir?

BDT veya bilişsel davranışçı terapi; etkili ve hızlı çözüm sağlayan bir psikoterapi türüdür.
İnsanların sorunları için hayat içerisinde beceri ve stratejiler geliştirmelerine yardımcı olur.
BDT, şimdiki zamana, günlük yaşamda ortaya çıkan sorunlara odaklanır. BDT insanların
etraflarında olup bitenleri nasıl anlamlandırdıklarını ve bu algıların hissettiklerini nasıl
etkilediğini incelemelerine yardımcı olur.
Bilişsel Davranışçı Terapi sırasında, uzmanla beraber, düşüncelerinizi ve duygularınızı yakından
incelemenize yardımcı olur. Aynı zamanda düşüncelerinizin eylemlerinizi ve eylemlerinizin
düşüncelerinizi nasıl etkilediğini anlamaya başlayacaksanız. Bilişsel davranışçı terapi
aracılığıyla, olumsuz düşünce ve davranışları azaltarak yerine daha sağlıklı düşünme kalıplarını
ve alışkanlıklarını benimsemeyi öğrenebilirsiniz.

İzmir psikolog uzmanlarımız bilişsel davranışçı terapi ile danışanlarımıza profesyonel destek vermektedir.

Bilişsel Davranışçı Terapi seansları nasıldır ?

BDT seansları genellikle her seans 45 ila 50 dakika süren, haftada bir veya iki haftada bir 6 ila 20
seans olarak danışmanınızla çalışabilirsiniz.

Yapılandırılmış bir yöntemdir.
Pragmatiktir – Problem ve hedef odaklıdır.
Sorunlara ilişkin stratejiler ve beceriler öğretir.
Şimdiki zamana odaklıdır – geçmişteki sorunları çözmeye çalışmaktansa şu anda nasıl
düşündüğünüz ve hareket ettiğinizle ilgilenir.
İşbirlikçidir – Terapist ve danışan arasındaki proaktif, paylaşılan bir terapötik ilişkiye
dayanır.

Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimini kimler alabilir?

Bilişsel davranışçı terapi eğitimini ruh sağlığı alanında çalışan veya eğtim görmüş olanlar yani ;
psikologlar, psikoloji yüksek lisans öğrencileri, psikolojik danışmanlar, PDR mezunları,
psikiyatristler, psikiyatrist asistanları ve hemşireleri alabilirler.
Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi ne işe yarar?
Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitiminin kapsamlı teorik ve uygulayıcı içeriği sayesinde, eğitim
tamamlandıktan yani sertifikasyon süreci sonrası danışan görebilir ve aktif olarak danışmanlık
yapılabilirsiniz.

Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi ile birlikte hangi psikolojik sorunlarla çalışabilir?

Bilişsel Davranışçı Terapi aşağıda sıralanan birçok sorunu tedavi etmek için
kullanılır:

Depresyon
Bağımlılık
Öfke sorunları
Panik ataklar
Kaygı
Bipolar bozukluk
Kişilik bozuklukları
Yeme bozuklukları
Fobiler

Ve bunlara ek olarak, bilişsel davranışçı terapi ayrıca aşağıdakilerle başa
çıkılmasına da yardımcı olmaktadır:

Uykusuzluk
Stres Yönetimi
Özgüvensizlik
Kronik ağrı veya ciddi hastalıklar
İlişki sorunları
Boşanma ve ayrılıklar
Yas ve kayıp

Çözüm odaklı terapi eğitimi

Çözüm Odaklı Terapi

ÇÖZÜM ODAKLI TERAPİ

Çözüm Odaklı Terapi, danışanın sorunlarına odaklanmak yerine, terapi sürecinin sonunda elde etmek ve başarmak istedikleri üzerine odaklanan yaklaşık 60 yıllık bir terapi yöntemidir. Çözüm, danışanın kendinden kaynak alır ve bu durum danışanın özgüvenine olumlu bir etki yaratır. Kişinin
şu ana kadar hiç denemediği ve yapamadığı ile değil, geçmişteki başarıları ile ilgilenir. Danışan sorunların daha baş edilebilir olduğu dönemleri hatırlamak konusunda cesaretlendirilir. Çözüm Odaklı Terapi, var olan sorunu ortadan kaldırmayı amaçlamak yerine, olumlu olanları yaratmayı ve
çoğaltmayı hedefler.

Çözüm Odaklı Terapi’nin varsayımları nelerdir?

Çözüm odaklı terapinin temel varsayımları şunlardır:
Danışanların şikayetlerini çözmek için güçlü yanları ve kaynakları vardır. Terapistin görevi, danışanın bu kaynaklara ulaşmasına ve çözüm için kullanmasına yardım etmektir. Değişim sürekli olup, her zaman mümkündür. İzmir psikolog uzmanlarımız çözüm odaklı terapi ile danışanlarımıza profesyonel destek vermektedir.

Çözüm Odaklı Terapinin Diğer Terapi Yöntemlerinden Farkı Nedir?

Çözüm Odaklı Terapi, diğer terapi tekniklerine göre kısa süreli olması ve hızlı sonuç vermesi nedeniyle tercih edilen bir yöntemdir. Özellikle psikodinamik yaklaşımlara göre, çözüm odaklı terapide seans sayılarının daha kısa olduğunu söyleyebiliriz. Buna ek olarak çözüm odaklı terapi;
tanı, teşhis ve bozuklukların ne olduğu ile ilgilenmez. Diğer bir ifadeyle, bireyin tanısı, çözüm odaklı terapide süreci etkilemez. Çözüm odaklı terapide her birey terapiye verdiği yanıtlara göre süreçte ilerler. Bu terapide önemli olan danışanın geçmişi değil, şu andaki durumu ve geleceğidir.

Uzmanlara yönelik verdiğimiz çözüm odaklı terapi eğitimi detayları için bakınız.

Bağımlılık Danışmanlığı Eğitimi

Bağımlılık Danışmanlığı – Bağımlılık Terapisi

Bağımlılık danışmanlığı ve bağımlılık terapisinde temel hedef kişinin bağımlılık yapıcı maddelerden ve davranışlardan kaçınmasını ve bağımlılığından dolayı yaşadığı fiziksel ve sosyal zararlardan kurtulmasını sağlamaktır.

Bağımlılık Nedir?

Bağımlılık, alışkanlık değil; bir şeyin kişiye zarar vermesine rağmen kullanmaya devam etmektir. Bağımlılığın oluşmasında çevresel ve sosyal etmenler rol oynamaktadır.

Bağımlılık kompleks bir yapıdır ve farklı faktörlerin bir araya gelişimiyle oluşur. Bu nedenle bağımlılık terapisi de kişiye özel olarak düzenlenen bir tedavi sürecidir. Ancak Bağımlılık Tedavisi için en sık kullanılan ve en etkili yöntemler ilaç tedavisi ve psikolojik destektir.

Bağımlılık Nasıl Ortaya Çıkar?

Bağımlılığa neden olan faktörler incelendiğinde bağımlılığın nedeni olarak tek bir etkenden söz etmek güçtür. Bağımlılık için birçok etken söz konusu olabilir. Psikolojik ve biyolojik etkenler bağımlılık sürecini etkilemektedir. İçsel sıkıntı, mutsuzluk, huzursuzluk, gerginlik gibi hislerden uzaklaşmak için keyif veren bir maddenin alınımı beyindeki haz alma merkezini harekete geçirir. Kişi aynı haz duygusunu yaşayabilmek için devamlı o keyif verici maddeyi kullanır.Birey bağımlı olma arzusuyla madde kullanmaya başlamaz; ancak maddeyi tekrarlayan biçimde kullandıkça madde kullanımı üzerindeki kontrolünü kaybeder böylece bir bağımlı haline gelmiş olur.

Bağımlılık Türleri Nedir? 

  • Teknoloji Bağımlılığı
  • Alkol Bağımlılığı
  • Kumar Bağımlılığı
  • Kokain Bağımlılığı
  • Tütün Bağımlılığı
  • Sigara Bağımlılığı
  • Taş (Crack) Bağımlılığı
  • Eroin Bağımlılığı
  • Ekstazi Bağımlılığı
  • Uçucu Madde Bağımlılığı
  • Amfetamin Bağımlılığı
  • Metamfetamin Bağımlılığı
  • Eş Bağımlılık
  • Alışveriş Bağımlılığı
  • Çocuk ve Gençlerde Madde Bağımlılığı
  • Cinsel İlişki Bağımlılığı
  • Esrar Bağımlılığı
  • Opiat Bağımlılığı
  • İlişki Bağımlılığı

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre madde bağımlılığı türleri;

  • Opiat Tipi Bağımlılık
  • Alkol, Benzodiazepin Tipi Bağımlılık
  • Esrar Tipi Bağımlılık
  • Kokain Tipi Bağımlılık
  • Uyarıcı Tipi Bağımlılık
  • Hallusinojen Tipi Bağımlılık
  • Solunan Çözücü Tipi Bağımlılık
  • Tütün Tipi Bağımlılık

DSM-5’te 10 ayrı madde kümesi tanımlanmıştır:

  • Alkol
  • Kafein
  • Kenevir (esrar)
  • Halüsinojenler (LSD, meskalin, fensiklidin vb.)
  • Uçucular (tiner, benzin, gazolin, bali vb.)
  • Opiyatlar (morfin, eroin, kodein, metadon vb.)
  • Dinginleştirici, uyutucu ve kaygı gidericiler (diazepam, klorazepat vb.)
  • Uyarıcılar (amfetamin, ekstazi, kokain vb.)
  • Tütün
  • Diğer bilinmeyen maddeler

Davranışsal bağımlılıklar aşağıda sıralanmıştır:

  • İnternet Bağımlılığı
  • Kumar Bağımlılığı
  • Alışveriş Bağımlılığı
  • Cinsel İlişki Bağımlığı
  • İlişki Bağımlılığı
  • Yeme Bağımlılığı

 

İzmir psikolog uzmanlarımız bağımlılık danışmanlığı alanında çok sayıda bireye terapi vermektedir.

 

Fizyolojik ve Psikolojik Bağımlılıklar

Fiziksel Bağımlılık:

Maddenin varlığına karşı duyulan fiziksel bir ihtiyaçtır. Madde vücuda alınmadığı takdirde bulantı, kusma, terleme, titreme ve üşüme gibi olumsuz belirtiler ortaya çıkabilir.

Psikolojik Bağımlılık:

Maddeye alışma, arzu etme, onsuz yapamayacağına inanma halidir. Madde alınmadığı takdirde anksiyete, kaygı, sinirlilik gibi psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir.

Fizyolojik (fiziksel) bağımlılık ve psikolojik bağımlılık kişide aynı anda görülebilir ve fizyolojik bağımlılığın tedavisi, psikolojik bağımlılığa oranla daha kolaydır çünkü psikolojik bağımlılıktan kurtulma kişinin isteğine bağlıdır ve uzun terapi süreci gerektirir.

Bağımlılık Tanı Kriterleri

  • İstendiğinden daha büyük ölçüde veya uzun süreli kullanım
  • Maddeyi bırakmak veya kontrol altında tutmak için istek veya sonuç vermeyen çabalar
  • Maddeyi elde etmek, kullanmak veya etkilerinden kurtulmak için gerekli etkinliklere çok zaman ayırma
  • Madde kullanımı için çok büyük bir istek duyma veya kendini zorlanmış hissetme
  • Tekrar eden kullanım sonucu sorumluluklarını yerine getirememe (işte, okulda, evde)
  • Olumsuz etkilerine rağmen kullanıma devam etme (toplumsal ve kişiler arası sorunlar)
  • Kullanımdan dolayı günlük etkinliklerin bırakılması veya azaltılması (iş, eğlence vb.)
  • Tehlikeli olabilecek durumlarda dahi kullanmaya devam etme
  • Olumsuz bedensel veya ruhsal etkilerinin bilinmesine rağmen kullanmayı sürdürme
  • Maddeye tolerans gelişmiş olması
  • İstenen etkinin ortaya çıkması için artan madde gereksinimi
  • Aynı miktarda maddenin sürekli kullanımı sonucu etkisinin azalması durumu
  • Yoksunluk belirtileri (Bulantı, uykusuzluk, kusma, sinirlilik, bunaltı, huzursuzluk, saldırganlık, ishal, terleme, titreme, kas sızıları, ateş vb). Her madde yoksunluk belirtisi göstermez.

Bağımlılık Döngüsü

Bağımlılık bir döngü içerisinde ilerler. Yukarıda açıklanan biyo-psiko-sosyal etmenlerle “bir kereden bir şey olmaz” diye merak edilip ilk kez kullanılan madde, vücuda bir kez girdikten sonra kişiyi “alışma ve bağımlı olmaya” doğru götürür. Bir süre daha kullanan kişi artık “bağımlılık aşamasındadır”. Daha sonra bu durumun kendisine ve çevresine zararını fark edip “tedavi süreci” aşamasına girer, ruh sağlığı uzmanlarının desteğiyle kullanma isteği yatışır. Madde bağımlılığı kontrol edilebilen bir durumdur. Ancak sosyal çevre, yoğun stres, günlük hayatın olumsuzlukları, kişinin ilaç tedavisini kabul etmemesi veya yarıda kesmesi ve kişinin dürtüselliği onu tekrar “artık bıraktım bir kereden bir şey olmaz” diye düşündürterek tekrar kullanmasına yol açar. Böylelikle aynı ya da benzer kötü olayları tekrar yaşamaya başlar.

Bağımlılık Tedavisinde Karşılaşılan Güçlükler

  1. Hasta ile ilişkili olanlar: Madde kullanım bozukluğu olan kişi için ilk sorun kişinin kendi durumunu değerlendirme ve hekime başvurması ile ilişkilidir. Kişi kendisini alkol ya da madde ile ilgili bir sorunu olduğunu düşünmediği sürece tedaviye başvurmayacak ya da tedavide önerilenleri uygulamayacaktır.
  2. Terapist ile ilişkili olanlar: Retrospektif analizler kadar prospektif çalışmalar da terapistin tarzının tedavi sonuçlarına katkısı olduğunu vurgulamaktadır. Bağımlılıktaki görüşme ilkeleri psikiyatrik görüşmenin genel ilkelerinden ayrılamaz. Hasta ile ilk görüşmede terapistin temel sorumluluğu hastanın motivasyonunu yükseltmektir. Terapistin hastaya bakışı ilk olarak motivasyon anlayışı ile başlar.
  3. Tedavi ile ilişkili olanlar: Tedavi için başvuran hastalar üzerinde yapılan çalışmalar göstermiştir ki hastanın koşullarına en uygun olan, hastayı fazla yük altında bırakmayan tedavi programlarının sonuçları daha iyidir. Eğer buna dikkat edilmezse tedavide kalma ve tedaviye yanıt verme oranları düşmektedir.

 

Bağımlılık Danışmanlığı

Bağımlılık danışmanlığı ve bağımlılık terapisinde temel hedef kişinin bağımlılık yapıcı maddelerden ve davranışlardan kaçınmasını ve bağımlılığından dolayı yaşadığı fiziksel ve sosyal zararlardan kurtulmasını sağlamaktır. Her terapide olduğu gibi burada da danışan ile ortak çalışılmalıdır.Terapist Kişinin bağımlılığını tanımasına yardımcı olma, bağımlılıktan kurtulma yöntemlerini öğretme, kişiyi motive ve teşvik etme,kişi madde kullanmayı sürdürüyorsa zarar azaltmayı öğretme, medikal tedavilerini düzenli sürdürmesini sağlamak , aile ile koordine çalışarak sağlıklı destek verilmesini sağlamak , riskli davranışlarını fark etmesini ve önlem almasını sağlama gibi görevleri üstlenir.

Bağımlılık Danışmanlığı Eğitimine Kimler Katılabilir?

Psikoloji, Tıp, PDR, Sosyal Hizmet, Sosyoloji, Çocuk Gelişimi ve Hemşirelik bölümlerinin mezunları ve öğrencileri, eğitim, sağlık alanında çalışan bireyler eğitime katılabilir.

Bağımlılık Danışmanlığı Eğitimi İçeriği

Bağımlılık nedir? Bağımlılık türleri nelerdir?
Madde Bağımlılığı
Davranış Bağımlılıkları
Bağımlılık ile ilgili Problemler
Bağımlılık Tanı ve Tedavileri
Bağımlılık Danışmanlığında İlk Görüşme
Bağımlılık Danışmanlığında Kullanılan Yöntemler
Bağımlılık Danışmanlığında Önemli Noktalar

Diğer psikoloji eğitimleri için bakınız

Bağımlılık danışmanı neler yapar?

  • Bağımlılık danışmanının ilk görevi kendisine başvuran kişinin hastalığını nasıl değerlendirdiğini ve bundan sonraki süreci nasıl yapılandırmak istediğini anlamaktır.
  • Kişinin hedefleri değerlendirilerek kişinin hedeflerine ulaşması için ortak hareket edilir.
  • Danışanın süreç içerisinde yaşayabileceği; (korku, öfke, depresif ruh hali) duygu durumları profesyonel şekilde yönetilmelidir.
  • Değişme durumu ve motivasyonu değerlendirilir, gerekli destek verilir.
  • Bağımlılıkla birlikte gelişen hastalık (depresyon, kaygı bozuklukları vb.) veya durumların (travma, cinsel sorunlar vb.) iyileştirilmesi veya gerekli yönlendirilme yapılması
  • Kişinin bağımlılığını tanımasına yardımcı olma
  • Bağımlılığı ve bağımlılıktan kurtulma yöntemlerini öğretme
  • Kişinin madde kullanımını tahlil yaparak izleme ve nükslerini takip etme
  • Kişi madde kullanmayı sürdürüyorsa zarar azaltmayı öğretme
  • Kendi kendine yardım gruplarına katılmasına teşvik etme
  • Destek ağı kurup kişinin destek almasını sağlamak

Klostrofobi Nedir? Klostrofobi Nasıl Geçer?

Klostrofobi Nedir? Klostrofobi Nasıl Geçer?

Kaygı bozukluğunun bir çeşidi olan klostrofobi, bir diğer ismi ile kapalı alan korkusu olarak bilinir. Bu soruna sahip olan kişiler penceresi olmayan ya da kilitli halde bulunan odalarda, uçaklarda, trenlerde ya da dar mağaralarda bulunmakta güçlük çekerler.

Klostrofobiye ait olan iki önemli belirti vardır. Bunlar boğulma ya da kısıtlama korkusudur. Tedavi konusunda da özellikle bu iki semptom üzerinde hareket edilmektedir. Bu soruna sahip olan kişiler, dar bir alanın içerisine girdikleri zaman direkt olarak boğulma hissiyatı ile karşı karşıya kalır. Bu alanlar içerisindeki havanın kendisi için yeterli olmadığını düşünen kişiler, kısa süreli panikler yaşayabilmektedir.

Gün içerisinde yaşanan birçok olay, klostrofobinin yaşanmasını etkilemektedir. Bu durumlardan bazılarının yaşanmadan sadece düşünülmesi bile kişiler için büyük bir tetikleyici durum ortaya çıkartabilir. Bireysel terapi izmir, tüm bu sorunların çözümlenmesi konusunda kişilere profesyonel düzeyde bir destek sağlar. Çok daha iyi bir tedavi için bu adres üzerinden iletişim kurabilirsiniz.

Klostrofobi Belirtileri Nelerdir?

Kaygı bozuklu ile benzer niteliklere sahip olan klostrofobi, farklı belirtiler ile kendisini ortaya çıkartır. Yaygın düzeyde görülen belirtiler şunlardır:

  • Titreme krizleri
  • Şiddetli kalp çarpıntısının yaşanması
  • Nefes alma konusunda sorunlar yaşanması ile görülen fizyolojik sorunlar

Klostrofobi sahibi olan kişilerde panik ataklar görülmesi, sık sık rastlanılan durumlar arasındadır. Panik atak sahibi olan kişiler, genel olarak şu belirtileri gösterir:

  • Titreme krizleri
  • Bir anda sıcak basma hissiyatı
  • Nefes alırken büyük bir zorluk hissetme
  • Terlemelerin meydana gelmesi
  • Göğüs bölgesinde hissedilen ağrılar
  • Bir anda gelen boğulma hissi
  • Midede hissedilen bulantılar
  • Göğüs üzerindeki sıkışma hissiyatı
  • Ağzın kuruması

Bu gibi belirtiler sonucunda ise ölüm ile sonuçlanma korkusu, kişilerin kontrolünü kaybetmesi ve bayılma durumları da yoğun olarak görülür.

Klostrofobi Neden Olmaktadır?

Klostrofobiler, neden olduğu kesin olmayan durumlardır ve kişiler arasında farklı sebepler ile meydana gelirler. Bu durumların görülmesinde ise genel olarak genetik faktörler ya da çocukluk döneminde meydana gelen faktörlerin etkili olduğu düşünülür.

  • Genetik Faktörler:

Klostrofobinin görülmesinde yoğun bir etkiye sahip olan genetik faktörler, 2013 yılında yapılan bir araştırma ile kanıtlanmıştır.

  • Çocukluk Döneminde Meydana Gelen Travmalar:

Çocukluk dönemleri içerisinde farklı sebepler sonucunda çocuğun bir kapalı alanda kilitli kalması ya da buna benzer olaylar, ilerleyen dönemler içerisinde klostrofobinin görülmesine sebep olmaktadır.

Bu gibi durumların arasında daha birçok sebep eklenebilir. Çocukluk döneminde meydana gelen boğulma durumları, şaka amaçlı su atılması ile yaşanan panik ataklar, dar bir alanda sıkışma hissiyatının yaşanması ya da asansörde mahsur kalmak, yine bu sebepler arasında örnek olarak verilebilir. Neden var olduğunun anlaşılabilmesi ve tedavinin gerçekleştirilebilmesi için uzman bir hekime başvurulması gerekir. Bireysel terapi İzmir, bu alan üzerinde çalışan üst düzey bir terapi merkezidir. Güvenilir bir tedavi için bu merkeze başvurabilirsiniz.

Hangi Durumlar Sonrasında Doktora Başvurmalıyız?

İnsanların birçoğu klostrofobi durumu ile karşılaşmakta ve ne zaman doktora başvurması gerektiğini bilmemektedir. Bu aşama sonrasında ise hayatında kötü bir dönemin başlaması görülür. Doğru zamanda doktora başvurulması ile beraber ise çok daha kontrollü ve sağlıklı bir hayata sahip olunması sağlanır.

Gün içerisinde kötü bir yaşam standartına sahip olunması ya da kişilerin hareketlerinde sınırlanmaların görülmesi ile kesinlikle bir uzman doktora başvurulması gerekir. Bunun yanında, yaşanan kaygı bozukluklarında da uzmana başvurulması, yine klostrofobinin başlamamasını sağlayacak olan önemli bir faktördür.

Klostrofobinin var olması ile beraber görülen panik ataklar ve sosyal düzeyde fobiler, kişilerin artık doktora başvurması gerektiğini işaret eder. Bunun sonrasında ise detaylı bir inceleme gerçekleştirilecek ve doğru değerlendirmeler ile beraber tedavi aşamasına geçilecektir. Uzman psikoterapistler, tüm süreci kişiye özel olarak planlar. Bu tedavi sürecinde kişilerinde istekli olması ve söylenenleri uygulaması gerekir. Aksi takdirde istenen o olumlu sonuçlar elde edilemez.

Klostrofobi Nasıl Tedavi Edilir ve Nasıl Geçer?

Klostrofobiler, yapılan detaylı araştırmalar ve uygulamalar ile başarıyla atlatılan bir hastalık haline gelmiştir. Geçmişte bu duruma maruz kalanlar ne yazık ki tedavi olamıyor ve tüm hayatları kötü bir standart halinde ilerliyordu. Ancak günümüzde klostrofobinin tedavisi bulunmuş haldedir.

Klostrofobiyi tedavi edebilen yöntemler, farklı çeşit yöntemler olarak ayrılabilir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Çeşitli ilaçların kullanılması
  • Maruz kalma adı verilen terapinin uygulanması
  • Psikoterapinin uygulanması
  • Günümüz teknolojisi ile elde edilen sanal gerçeklik terapileri ve bunun yanında yer alan alternatif terapiler

Klostrofobi rahatsızlığı, var olan korkuların tekrardan üzerine gidilerek çözümlenebileceği bir rahatsızlık değildir. Bu gibi çözümlerin bulunması sonucunda bireyin kapalı bir alanda tutulması, rahatsızlığın çok daha kötü durumlara erişmesi ile sonuçlanabilir. Bu sebepten dolayı da kesinlikle denenmemeli ve bir uzmana danışılmalıdır.

Klostrofobi ile Nasıl Başa Çıkılır? Hangi Yöntemler İşe Yarar?

Birçok birey, yaşadıkları sorunlar ile kendileri başa çıkmayı dener. Bunun için de alternatif olarak birçok yöntem belirlemektir. Bunlar kendilerini telkin etmek, boş bir alana çıkmak ya da daha fazla temiz hava almak gibi çözümlerdir. Bunun yanında, uzmanlar tarafından belirlenen bazı çözümlerde bulunur. Uzmanların belirlediği çözümleri ve yöntemleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Düzenli olarak nefes egzersizlerinin yapılması
  • Sayı sayma etkinlikleri (genel olarak yukarı ve aşağı yönlü olmak üzere 7 den geriye doğru sayılır)
  • Kişileri gördüğü, duyduğu, kokladığı, dokunduğu ve tattığı şeyleri düşünmesi ve belirli bir alana not etmesidir. Eğer not edilecek bir alan yok ise, bunları tekrar etmek ve düşünmekte yine bir tedavi yöntemidir.

Profesyonel bir şekilde çalışan uzmanların, bu tedavi yöntemlerinin nasıl yapılacağına dair çok daha iyi bir bilgilendirme yapacaktır. Kişilerin bunları doğru anlaması ve gerekli anlarda uygulaması gerekir. Bir zaman sonra kapalı alanda kalma korkularını hatırlamayacak ve bu sayede de kendilerini çok daha özgüvenli hissedeceklerdir.

Doğru bir tedavi yönetimi için İzmir bireysel terapi ile iletişime geçebilirsiniz. Terapilerin başarısı, birçok kişi üzerinde kanıtlanmıştır. Bu sayede güvenilir bir şekilde sizler de tedavi olabilirsiniz.

Bağlanma Sorunu Nedir? Bağlanma Sorunu Nasıl Çözülür?

Bağlanma Sorunu Nedir? Bağlanma Sorunu Nasıl Çözülür?

Bir insanın başka bir insan ile duygusal ve fiziksel bağlılık içerisinde olması, bağlanma teorisinin ana açıklamasıdır. Bu teori kapsamında yapılan araştırmalar, kişilere ait olan gelişimi ve büyümeyi de araştırır. Bunlar, güvenlik duygularının var olması için önemli ayrıntılardır.

Dünya üzerinde gerçekleşen ilk bağlanma aşamaları, doğum yapan anne ve çocuk arasında gerçekleşir. Bu bağlanma üzerinde gerçekleşen olaylar, insanların tüm hayatları boyunca var olacak olgulara cevap verme şeklinin de belirlenmesinde ana etkendir. İncelenen bağlanma aşamaları, insanları birçok faktör üzerinde etkilemektedir. Fakat bunların arasında en etkili olanı ise, yetişkinlik dönemleri içerisinde gerçekleşen bağlanmalardır. İzmir psikolog, bu aşamalar üzerinde profesyonel olan bir psikologdur.

Bağlanma Çeşitleri

Bağlanmalar, genel olarak 4 farklı çeşit üzerinde meydana gelir. Bunları şu şekilde tanımlayabiliriz:

  • Güvenli Bağlanma:

Güvenli bağlanmalar, kişilere ait benlik hissiyatını geliştiren türden bağlanmalardır. Bunlar, bebeklerin, dışarıda var olan dünyayı benimsemesini sağlar. Yaşanılan herhangi bir olumsuz durum sonrasında bebekler, onları koruyacak ve kollayacak olan kişileri arar.

  • Kaçıngan Bağlanma:

Bu bağlanmalar, bakıcıların duygusal olarak yeterli ilgiyi verememesi ile oluşur. Duygusal olarak ilgi verememe sonucunda ise bebeklerin çok daha utangaç olduğu ve hislerini sakladığı görülür.

  • Kararsız Bağlanma:

Kararsız bağlanmalar, bakıcıların vermiş olduğu ilgiyi bebeğin olumsuz algılaması sonucunda oluşur. Bebekler bu ilginin güvensiz olduğunu hisseder. Kişilere güven duygusunda azalmalar olur ve yaşanan ikilemler sonucunda ise kararsızlıklar meydana gelir.

  • Karışık Bağlanma:

Karışık bağlanma içerisinde bakımı veren kişiler, bakım alanların ihtiyaçlarına yönelik hareketlerde bulunmazlar. Bu sebepten dolayı da büyük bir duygu eksikliği yaşanır. Bununla beraber korkuların da yaşanabildiği görülmektedir.

Bağlanma Sorunu

İlişkiler içerisinde meydana gelen travmalar, kişilerin güven duyduğu kişiler tarafından ihmal edilmeleri ya da bedensel, zihinsel şiddete uğramaları gibi faktörler dahilinde bağlanma sorunlarını meydana getirir. Diğer kişilere nazaran sürekli kaygılı olmak, kişiliklerinde bozukluklar var olmak ve depresif bir ruh haline bürünmek, kişilerin gelecekte de bağlanma sorunları ile karşılaşmalarına sebep olur. Bunun yanında aile yapısının bozuk olması, bu travmaların meydana gelmesinde de büyük bir etkendir.

Günümüzde birçok kişi bağlanma sorunu yaşamaktadır. Özellikle de yetişkinler, bu soruna sahip olmaları ile beraber herhangi bir ilişkide mutlu olamayacağını, kendilerine ve yaşantılarına dair olumlu düşüncelere sahip olamayacağını ve zihinsel olarak sağlıklı bir deneyime giremeyeceğini düşünür. Yetişkinlerde meydana gelen bu sorunların temeli olarak çok daha küçük yaşlarda meydana gelen sorunlar ele alınabilir. İnsanların en önemli ihtiyaçlarından olan güvenme ve korunma duyguları, kişilere küçük yaşlardan beri verilmediği sürece bu bağlanma sorunlarının meydana gelebilmesi de büyük bir olasılık olarak değerlendirilmektedir.

Yetişkinlerin çok daha erken yaşlarda yaşamış olduğu ilişki nedenli travmalar, işlevsel olmayan düşüncelerin var olmasına ve psikopatolojik durumların oluşmasına neden olur. Bu sebepten dolayı da psikolog İzmir gibi yardımcı psikologların bu kişileri tedavi etmesi gerekir.

Yetişkinler Üzerinde Bağlanma Sorunlarının Var Olmasına Dair Riskler

Zayıf uyumlanma olarak bilinen uyumlanmalar, genel olarak yetişkinler üzerindeki bağlanma sorunlarından dolayı kaynaklanır. Bu sorunun var olması ile beraber özgüven düşüklüğü, iyi bir yaşam sürememe ve kendisini yeterli bulamama gibi sorunların da ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Bu problemler, ilişkisel travmalar yaşanması ile çok daha fazla hissedilir.

Yaşanan bağlanma sorunları ile beraber kişiler üzerinde gözlemlenen en net sorun başka insanlar ile kurulan ilişkilerdir. Kişinin yaşama başlaması ile beraber temas kurduğu ilk bağlanmalar, tüm hayatı boyunca kuracağı bağlanmalar ile direkt olarak etkilidir. Dünyaya gelen bebekler, onlarla ilgilenen bakıcılar ile olması gerektiği gibi bir bağ kuramaz ise, gelecekte yaşanacak olan romantik ya da sosyal ilişkilerinde de yeterli düzeyde bağ kuramaz.

Bağlanma Sorunu Yaşandığına Dair Belirtiler

Bağlanma sorunu yaşayan insanların, bunun yanında farklı psikolojik sorunlar da yaşadığı görülmektedir. Bunlar depresyon, kaygı bozuklu ve kişilik bozukluğu gibi sorunlardır.

Yetişkinlerde bağlanma sorunlarının var olduğuna dair bazı belirtiler şu şekildedir:

  • Kişiler ile bağlantı kurmak istememe ve kaçınma
  • Sevgi göstermekte zorlanma
  • İzole durumda hissetme
  • İnsanlar ile herhangi bir ilişki kurmakta zorlanma ve çekinme
  • Kontrol etme konusunda sorunlar yaşama
  • Çok fazla ihtiyaç duymasına rağmen herhangi bir sevgiyi kabul etmeme
  • Kendisini daima güvensiz hissetme
  • Dürtüsellik
  • Yalnız hissetme
  • Öfke konusunda sorunlar yaşama
  • Duyguları tam anlamı ile hissedememe
  • Aidiyetlik duygusuna sahip olmama

Bu gibi semptomları yaşayan bireyler, bağlanma sorunu yaşayabilme ihtimaline sahip olan bireylerdir. Alsancak psikolog, bağlanma sorunları konusunda sizler için profesyonel bir tedavi sunmaktadır. Belirtiler sonrasında muayene olmak için bu adres ile iletişime geçebilirsiniz.

Bağlanma Sorunu Nasıl Çözülür?

Bağlanma sorunu, kişiler üzerinde meydana geldiği andan itibaren büyük bir ümitsizlik, yorgunluk ve mutsuzluk hissettirir. Fakat bu sorunların çözümüzü, günümüzde mümkün hale gelmiştir. Sunulan çözümler sayesinde tüm hayatınız boyunca bu bağlanma sorunları ile yaşamak zorunda kalmayacaksınız.

Kişilerin sorun yaşamasına genel olarak ilişkiler sebep olur. Bu olumsuz ilişkilerin iyileşebilmesi için yine bir ilişki kurulmalı ve bu sefer iyi bir sonuç alınmalıdır. Tüm terapi boyunca kuracağınız sağlıklı ilişkiler, bağlanma aşamalarında da farklılıklara gitmenizi sağlayacaktır.

İzmir psikolog, bağlanma sorunlarının çözümlerine dair profesyonel bir tedavi sunar. Alanında yetkin olan psikologlar, uyguladıkları tedavi yöntemleri ile kısa sürede büyük bir verimlilik alınmasını sağlamaktadır.

Bağlanma Sorunu Tedavisi

Bağlanma sorunu ve daha birçok sorun için tedavi sunan İzmir psikolog, fiyat olarak da ekonomik bir ödeme yöntemi sunar. İzmir psikolog fiyatları, tamamen kişilerin bütçelerine göre oluşturulmaktadır. Bu sayede bütçenizi aşmadan tedavi olabilir ve psikolojik olarak yaşadığınız sorunlarınızdan kurtulabilirsiniz. Bunların tamamı artık mümkün ve çok basit yöntemler ile var oluyor.

Tüm gününüzü hatta  yaşantınızı mahveden bağlanma sorunları, tedavi edilmediği sürece tamamen olumsuz bir hayat yaşamanıza sebep olmaktadır. Eğitimini almış psikologlar ile yapılan tedaviler ise büyük bir etki göstererek kişilerin çok daha pozitif hareket etmesini sağlar. Sizler de Psikolog İzmir ile iletişime geçerek bu konu hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.