BİPOLAR BOZUKLUK

Bipolar Bozukluk

Bipolar Bozukluk

Bipolar bozukluk iki uçlu duygu durum bozukluğu olarak tabir edilmektedir. İnsanların duygularında inişlerin çıkışların olması çok normaldir. Fakat Bipolar Bozukluk hastaları, duygularında biraz daha keskin değişimler yaşar. Bu hastalık, kişinin sosyal hayatını oldukça etkileyen bir hastalıktır ve kişideki duygu durumun bozukluğunu ifade eder. Bipolar bozukluğa sahip olan insanlar keskin inişler ve çıkışlar yaşadıkları için ilişkileri de kolaylıkla etkilenmektedir.

Bipolar Bozukluk Hastalığında Görülebilecek Dönemler ve Semptomları

Bipolar Bozukluk, mani dönemi, Hipomani dönemi ve Yeğin (Majör) Depresyon dönemleri olarak üç farklı dönemde incelenir.

  • Manidöneminde kişi çok hareketlidir, çabuk sinirlenir ve hayatında normalden daha fazla aktiftir. Kişinin özgüveninde büyük derecede bir artış olur, dolayısıyla kişi kendine çok fazla güvenir. Bir konuda başarılı olacağına çok fazla inanır. Bireyin mani döneminde uykuya olan ihtiyacı azalır. Örneğin, kişi 2-3 saat uyusa bile dinlenmiş olarak uyanır. Daha fazla uyumaya ihtiyaç duymaz. Kişi her zamankinden daha çok konuşur. Konudan konuya kolaylıkla atlayabilir. İnsanları normalden fazla konuşmaya tutabilir. Kişide dikkat dağınıklığı da görülebilir. Dışardan gelen herhangi bir uyaran kişinin odağını kolaylıkla bozabilir. Kişinin sosyal hayatında, iş hayatında veya cinsel hayatındaki aktifliğinin de arttığı görülür. Kişi bu dönemde çok para harcamaya başlar, kimle nerde nasıl olduğunu umursamadan, düşüncesizce cinsel ilişkiye girer. Ek olarak, kumar oynama, ihtiyaç dışında gereksiz şeyler alma, gereksiz yatırımlar yapma gibi aktiviteler artar. Bipolar bozukluk sosyal hayattaki işlevin düşmesine neden olacak kadar ağır olabilir. Kişinin kendine ve çevresindekilere zarar verme riski varsa hastaneye yatırılabilir. Bipolar bozukluğu olan bir kişi de, Mani döneminde, en az bir hafta her gün bu belirtiler gözlenmelidir.
  • Hipomani Döneminde, Manidönemindeki gibi kişi özgüvenlidir. Çabuk sinirlenip kavga edebildiği bir dönemdir. Aynı şekilde, kişi az uyuyorsa, çok konuşuyorsa, konuşurken konudan konuya atlıyorsa, dikkati dağınıksa, toplumdaki işlevinde artış gözlenmişse, riskli aktivitelere meyilliyse, kişinin Hipomani Döneminde olduğu söylenebilir. Mani Dönemi gibi, Hipomani Döneminde de kişinin kendine ve başkalarına zararı dokunursa hastaneye kaldırılması gerekebilir. Fakat Hipomani Döneminin Mani Döneminden farkı ard ada 4 gün sürmesidir.
  • Üçüncü olarak, Yeğin (Majör) Depresyon Dönemi, kişinin sürekli üzgün, mutsuz, boşlukta hissetmesidir. Bu duygu günün büyük bir kısmını kapsar. Kişi belirtileri kendi de fark edebilir ya da çevresindekilerde bu durumu gözlemleyebilir. Çocuklarda ise bu dönem kolay sinirlenme ile de ortaya çıkabilir.
    • Aktivitelerden zevk almama veya ilgi kaybı gözlemlenir.
    • İştah arttığı veya azaldığı için, kiloda artış veya azalma da görülebilir. Uyku düzeninde değişiklikler de belirtilerden biridir.
    • Kişi eğer çok uyuyorsa veya daha az uyuyorsa Yeğin (Majör) Depresyon Döneminde olduğu söylenebilir.
    • Bu kişilerin enerjileri genelde düşük olur ve bitkin, değersiz hissederler. Suçluluk duygusu da görülebilir.
    • Dikkatte olan azalma ile sorumluluklarda aksama olabilir.
    • Kişi ölmeye istek duyabilir ve bir intihar düşüncesi içinde olabilir ve intihara yeltenebilir.
  • Kişi eğer 2 hafta boyunca bu belirtilerden beş ya da daha fazlasına sahipse kişinin Yeğin Depresyon Döneminde olduğu söylenebilir.

İki Uçlu (Bipolar) 1 Bozukluğu ve İki Uçlu (Bipolar) II Bozukluğu

  • İki uçlu I Bozukluğu olan bireyler en az bir kez Manidöneminde görülen belirtileri göstermelidir. Mani döneminden önce veya sonra Hipomani ya da Yeğin (Majör) depresyon dönemleri de görülebilir.
  • İki uçlu II Bozukluğu olan bir kişiye tanı koymak için kişinin geçmişte veya o sırada ortaya çıkmış olan Hipomanive Yeğin (Majör) Depresyon döneminin görülmesi gerekir. Kişi Yeğin (Majör) Depresyon ve Hipomani dönemi arasında gidip gelmeler yaşamaktadır. Mani döneminin ise hiç geçirilmemiş olması gerekmektedir.

Bipolar Bozukluk Görülme Sıklığı ve Risk Faktörleri

Bipolar Bozukluk nüfusun  %1-2 sinde görülen bir hastalıktır. Genellikle 15-35 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır. Kadınlarda ve erkeklerde eşit düzeydedir. Bu bozukluk için çevresel faktörler, genetik faktörler gibi bazı risk faktörleri mevcuttur. Bu risk faktörleri bireyin Bipolar Bozukluk hastalığına yakalanmasını arttıran faktörlerdir.

  • İlk olarak, çevresel faktörler, çevreden gelen faktörlerdir. Örneğin, işteki stresli yaşam, aile içindeki yüksek ve devam eden strese sebep olan olaylar, eğitim düzeyi ve sosyoekonomik durum gibi birçok faktör çevresel faktörler içine girmektedir. Kişinin eğitim düzeyi ve sosyoekonomik düzeyi düşükse, bu durum kişide yüksek bir strese sebep olabilir. Ya da ailede yaşanmış olan cinsel, psikolojik istismarlar da BipolarBozukluğu tetiklemektedir.
  • İkinci olarak genetik faktörler, BipolarBozukluk için büyük bir önem arz etmektedir. Eğer anne veya baba, Bipolar Bozukluğa sahipse, çocukta da görülme oranı bir hayli artmaktadır. Ek olarak, araştırmalar adrenalinde, insülin hormonunda, stres hormonunda ve kortizol sisteminde olan değişikliklerin de Bipolar Bozukluk hastalığının görülme riskini belli bir şekilde arttırdığını kanıtlamışlardır.

Bipolar Bozukluk ile birlikte birçok hastalıkta beraberinde gelebilir. Örneğin, Bipolar Bozukluğu olan bir birey aynı zamanda yeme bozukluğu, anksiyete bozukluğu, kalp hastalığı, tiroit hastalığı ve migren gibi hastalıklara da sahip olabilir.

Bipolar Bozukluğun Tedavisi

Bipolar Bozukluk tedavisinde hasta, hastanın ailesi ve psikiyatristin, ilişkisi çok önemlidir. Tedaviler ile kişinin hayatını düzene sokabilir, sosyal hayatında yaşadığı sorunlar en aza indirilebilir. Bipolar Bozukluk iki şekilde tedavi edilebilir: İlaç tedavisi ve psikoterapi.

  • Psikoterapinin bir çeşidi olan bilişsel davranışçı terapisinin amacı bireyin düşüncelerini değiştirip, kişinin davranışlarını ve duygularını regüle etmesini sağlamaktır. Psikologlar bireyin düşüncelerindeki değişimi konuşarak yaparlar. Bipolar Bozukluğun tedavisinde kullanılan çok yaygın bir tedavi biçimidir.
    • Bir diğer yandan aile odaklı terapi ise Bipolar Bozukluğu olan hastanın yakın çevresi ile olan ilişkiyi baz alarak, tedavi süresince hastanın yakın çevresinin hastaya destek olmasını ve aralarındaki ilişkinin kalitesinin arttırmasını sağlar.
  • Son olarak ilaç tedavisi ise hastanın duygu durumunu düzenlemeye yardımcı olur. Keskin ve sık olan duygu değişimleri depresif ve mani dönemindeki belirtilerin azalmasını sağlar. Hatta belirtiler artık gözlemlenmeyebilir. Antikonvülzanlar, antipsikotikler ve antidepresanlar ilaç tedavisinde en çok kullanılan ilaçlardır.

Ancak ilaç tedavisinin veya psikoterapisini ayrı zamanlarda uygulamak yerine iki tedavinin paralel olarak uygulanmasının daha faydalı olduğunu gösteren bir sürü araştırmalar mevcuttur.

İnsanların üzülmesi veya mutlu olması çok normaldir ancak Bipolar Bozukluk hastaları bu normal duyguları daha derin yaşar ve bu duygular daha keskin geçişlere sahiptir. İlaç ve psikoterapi bir arada götürülürse, hastalığın kontrol altına alınma süreci kolaylaşır. Dolayısıyla böyle bir durum yaşayan kişilerin acilen tedavi altına alınması şarttır. Çünkü özellikle mani dönemlerinde hasta başkalarına zarar verebilmektedir, leğin döneminde ise kendine zarar verir. Tek başına ilaç tedavisinin yüzde yüz bir yeterlilik sağladığını söylemek mümkün olmayacaktır. Pek çok hasta sadece ilaç tedavisine başvurmaktadır. Bu durum zaman içerisinde hastaneye zorunlu yatış ile sonlanır. Özellikle ailenin yönlendirici olması gerekir. Çünkü genelde hastalar yaşadıkları sorunu kabul etmek yerine, bununla baş edecek savunma mekanizmaları gerçekleştirir. Yanlış savunma mekanizmaları, yanlış durumları beraberinde getirir. Dolayısıyla bipolar bozukluk hastaları için psikoterapinin çok büyük önemi bulunmaktadır.