Kategori: <span>Psikoloji</span>

psikolog izmir

DOĞRU PSİKOLOGU NASIL SEÇMELİSİNİZ?

Psikolojik sorunlarınızı çözümlemek için İzmir de görüşebileceğiniz doğru psikologu arıyorsanız şu noktalara dikkat etmenizi öneriyoruz:

İzmir’deki Psikologlar arasından en doğru seçimi yapabilmek için, görüşmenizin uygun olduğunu düşündüğünüz psikolog ile terapi ya da danışmanlık sürecine başlamadan önce lisans ve yüksek lisans diplomalarını mutlaka görmek isteyin.
Devamı

İZMİR'DE PSİKOLOG

SİZE EN UYGUN PSİKOLOĞU NASIL SEÇMELİSİNİZ?

Psikolojik sorunlarınızı çözümlemek için görüşebileceğiniz doğru psikologu arıyorsanız şu noktalara dikkat etmenizi öneriyoruz:
Psikologlar arasından en doğru seçimi yapabilmek için, görüşmenizin uygun olduğunu düşündüğünüz psikolog ile terapi ya da danışmanlık sürecine başlamadan önce lisans ve yüksek lisans diplomalarını mutlaka görmek isteyin. Devamı

Depresyon Tedavisi İzmir

DEPRESYON

Depresyon kişinin günlük yaşamını ve uyumunu etkileyecek düzeyde ciddi bir üzüntü halidir. Üzüntü ve karamsarlık, yaşamdan zevk alamama, uyku bozukluğu, iştah bozukluğu, hareketlerde durgunluk ya da sıkıntı nedeniyle yerinde duramama, halsizlik bitkinlik, suçluluk duygusu, dikkatini toplayamama, ölüm ya da intihar düşüncesi depresyon bulgularındandır.
Devamı

gebelik psikolojisi

HAMİLELİK PSİKOLOJİSİ VE BEBEĞE HAZIRLANMAK

Hamilelik psikolojisi birçok kadın tarafından önemsenmektedir. Anne ve baba adayları hamilelik psikolojisi konusunda bilgi edinmeye çalışmaktadır. Hamilelik kadının hayatındaki en özel dönemlerden birisidir. Çok güzel duygular hissettirmesinin yanında, anne adayında karmaşık duyguların ve kaygıların da yaşandığı bir dönemdir. Devamı

Kişilik Bozuklukları Eğitimi

HİSTRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Histrionik Kişilik Bozukluğu Nedir?

Kişilik bozuklukları uzun dönemli, şiddetli ve dirençli düşünce ve davranış kalıplarıyla karakterize olmuş zihinsel bozukluklar sınıfıdır. Bir durumun kişilik bozukluğu olarak tanı alabilmesi için sosyal yaşantı üzerinde oldukça kısıtlayıcı bir davranış düzeni olması gerekmektedir.

Histrionik kişilik bozukluğu tanısı, hayatlarında sürekli aşırı dramatik davranarak  dikkat çekmeye çalışan insanlar için kullanılmaktadır. Histerik kişilik tanımlamasıyla da karşılaşmak mümkündür ancak Histrionik kişilik bozukluğuna Histeri rahatsızlığından farklı yaklaşmak gereklidir. Latincede tiyatro oyuncusu anlamına gelen Histrionik tabiri Hipokrat’ın 2400 yıl önce tanı koyduğu Histeri rahatsızlığından farklıdır.

Histrionik Kişilik Bozukluğu Belirtileri

Tanı Koydurucu Özellikler

Temelde DSM 4 de yer aldığı gibi Histrionik kişilik bozukluğu tanısı koyulabilmesi için, aşağıdakilerden en az 5 inin olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı gösteren sürekli bir örüntü;

1-İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olma

2-Başkalarıyla iletişimin çoğu zaman uygunsuz bir şekilde cinsel yönden baştan çıkarıcı davranışlarla belirli olması

3-Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergileme

4-İlgiyi çekmek için fiziksel görünümü kullanma

5-Aşırı düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi olması

6-Gösteriş yapma, yapmacık davranma ve duygularını aşırı bir abartı ile gösterme

7-Telkine yatkın olma, kolay etkilenme

8-İlişkilerin olduğundan daha yakın olması gerektiğine inanma.

Histrionik kişilik bozukluğunun toplum içerisinde ‘İlgi Arsızlığı’ olarak adlandırıldığını da görebiliriz. Bu kişiler,diğerleri üzerinde duygusal ve olumlu izlenimler bırakma çabasındadırlar.Başkalarını etkilemek ve övgü almak, hastalık için kilit noktadır.Günlük

yaşantılarında dikkatleri üzerlerine toplama isteği ile hareket ederler,ilgi görmemek onlar için bir yıkımdır.Kendilerine güvenleri onayın sürekliliğiyle ilişkilidir.

Histrioniklerin dikkatleri üzerlerine çekerek ilgi görmek, iltifat almak için başvurdukları yöntemler belirgindir.İletişim esnasında en belirgin olan özellikleri olayları dramatize ederek acınası bir durumdaymış gibi gözükmek,tepki ve mimiklerini abartılı şekilde ortaya koymak,konuşmalarında sık sık dramatik vurgular yapmaktır.

Temeldeki inançları aslında çekici bir birey olmadıkları, mutlu olmak için diğerlerinin beğenisine ihtiyaçlarının olduğu, hayran olunmaya haklarının olduğu hatta insanların da aslında kendilerine hayran olmak için var olduğu, zevklerini engellemeye kimsenin hakkının olmadığı fikirleri üzerine temellenmiştir. Kendi geliştirdikleri şartlı inançları ise, insanları etkilemezlerse bir hiç olacakları, diğerlerini eğlendirmezlerse dışlanacakları ve yardım görmeyecekleri fikirlerine dayanmaktadır.

Histrioniklerin iç dünyalarının oluşmadığı düşünülmektedir. Hastalar sürekli çevrelerindekilerden ilgi ve kabul görmek amaçlı yaşadıkları için kendi tercih ve isteklerini sürekli bastırmaktadırlar. Bu şekilde geçmiş yaşantılara dair bir belleklerinin olmadığını söyleyebiliriz. Kendilerini yaşadıkları ilişkilere ve kişiler üzerinde bıraktıkları izlenimlere göre tanımlarlar. Yani başkaları olmadan onlar da bir hiçtir; öyle ki ilgi odağı olmadıklarında çevresindekileri kendilerine odaklamak için olmamış sahte olaylardan,yaşantılardan bahsederler, gösteri amaçlı davranışlar sergilerler.

Aniden yalancı iç görü kazanabiliriler, ancak kalıcı bir etkisi yoktur, gelip geçicidir. Bilişsel olarak unutmaya bastırmaya yatkındırlar, bu sebeple duyguları, düşünceleri, inançları sıklıkla değişir.Bu gelip geçici yaşantıları esnasında kolaylıkla yalan söyleyebilirler.

İnsanlarla ilişkileri sığdır, iyi geçinseler dahi derinlik ve süreklilik yoktur. Tekdüzelik, sürekli aynı olay ve kişiler histrionikler için dayanılmazdır. .Sevgileri çok yüzeysel olmasına rağmen henüz tanıştıkları bir kişiye fazlaca güvenip onların telkinleri doğrultusunda hareket edebilirler. Yeni karşılaştıkları birisiyle aniden çok samimi olabilirler, aynı anda karşılarındaki kişiye kur yapar konuma dahi gelebilirler. Etki altında kalmaları kolaydır.

Yaşamlarını kendi başlarına sürdürmek için gerekli temel yetenekleri edinemedikleri gibi sırf görünüşleriyle takdir, kabul görmeye çalışırlar. Bu yüzden rekabetçilik yaşamlarına çok uzak bir kavramdır. Diğerlerinin düşüncelerini irdelemeden kabul edebilirler, çünkü stres altındayken gerçeği tek başlarına irdeleme yetenekleri çok zayıftır.

Konuşmalarında sürekli sevilip sevilmediklerini sorup terk edilemeyecekleri anlamında sözler arayışındadırlar.

Genel olarak tavırlarının bir tiyatro sahnesindeymiş gibi olduğunu söyleyebiliriz. Abartılı olarak duygusal tepkiler ve mimik hareketlerinde bulunurlar, öyle ki toplum içinde bu şekilde davranarak yakınlarını utandırırlar, tepkileri tutarsız ve aniden değişebilir olduğu için çevrelerindekiler tarafından yadırganırlar.Örneğin aniden gelişen ağlama veya öfke nöbetleri, aşırı çocuksu sevinç tepkileri gözlenebilir.

Gereksiz isteklerde bulunabilen, huysuzca davranan kişilerdirler, hareketlerinin tek amacı ilgi ve dikkati kendi üzerlerine çekmektir. Aslında yaşantılarında, çevrelerindeki ilgi çekmek üzere bir araç gibi kullanırlar. Kıyafet ve aksesuar alışverişi, makyaj yapma gibi konularda gereğinden fazla zaman ve para harcayabilirler, çok fazla kullanmadıkları kıyafetle dolu bir gardırop buna açık bir örnektir.

Bu rahatsızlığın söz konusu olması Histrioniklerin cinsel anlamda baştan çıkarıcı, kışkırtıcı, flörtçü kişiler olduğunu da açığa vurmaktadır. Histrionikler cinsel çekiciliklerini, dikkat çekip ilgi görmek için bir araç haline getirmektedirler.Erken yaşlarda, cazibenin başkaları üzerinde denetim sağlamakta, ihtiyaçlarını giderme konusunda işlevselliğini keşfederler.Engellenme ve reddedilmeye bu konuda da dayanamazlar.Histrionikler için duygu sömürüsü hastalık için nasıl bir temel unsursa cinsel kışkırtıcılıklarını kullanmaları da aynı şekilde bir temel unsurdur.

Devamlı olarak değişim, şatafat, canlılık peşindedirler. Kendilerini ön plana çıkaran, isteklerini ön plana çıkaran, samimi olmayan, isteklerini yaptırmaya zorlayıcı tutumları, olaylara genel olarak yaklaşım tarzları olduğu için çevreleri tarafından reddedilebilirler.Bu durum histrionikler için büyük bir bunalımdır.Sürekli şeylerden, aynılıktan hiç haz etmezler, büyük bir hevesle başladıkları işleri heyecanları geçtiği için yarıda bırakabilirler.İşi bitirmenin gerekliliği ya da sonucun yaratacağı mutluluk tekrar istek uyandırıcı bir unsur değildir.
Histrionik kişilik bozukluk tanısı ile Borderline(sınır) kişilik bozukluğu tanısının aynı hastalara konulma ihtimali daha yüksektir.Yapılan araştırmalara göre ise bireylerde, Panik bozuklukla beraber en fazla Histrionik kişilik bozukluğu; Obsesif-kompulsif bozuklukla beraberse en fazla Borderline kişilik bozukluğu görülmektedir.

Etiyoloji
Toplumdaki cinsiyet rollerinin sebep olduğu düşünülen histrionik kişilik bozukluğunun üzerinde genetik etkenlerin de rolü oldukça düşüktür.

Genel olarak histrionik kadınların cezp edici davranışlar sergiledikleri; histrionik erkeklerinse daha çok başkalarını yücelterek, fırsat bulunca baştan çıkartıcı davranışlarda bulunarak problemi ortaya koydukları söylenilebilir. Genel düşünce zincirleri şu şekildedir;

Dış uyaranların isteklerine göre düşünme,
Ayrıntılara ve etkilenme derecesine göre değişen tepkiler verme
Histrionik kişilik bozukluğunun kadınlarda daha çok görülmesinin sebepleri hakkında farklı açıklamalar bulunmaktadır. Ancak en çok öngörülen açıklama, histrioniğin küçük bir çocukken edindiği anne baba örüntüsüdür. Bir histrioniğin prototipi; babalarının üstüne titreyip el üstünde tuttuğu biricik kız çocuklarıdır.Küçük kız esirgenme ve bakımın güçlü bir erkekten sağlandığını,dahası bu kaynaklara erişmenin ‘sevimlilik’ ile mümkün olduğunu öğrenir.Hele bir de babası küçük kızına annesine olduğundan daha fazla ilgi göstererek, anneyle dalga geçiyorsa, Freud’a göre kızların kendilerini anneleriyle yarışta gördükleri bu dönemdeki izlenimleri, diğer tüm kadınların beceriksiz ve bayağı olduğudur.

Babanın dikkatini çekmek için küçükken kullanılan dramatik teşhircilik ve flörtçü davranışlar histrionik rahatsızlığın temelini oluşturmaktadır.

Histrionik kişilik bozukluğu semptomları yaşlandıkça azalma göstermektedir. Bunun ana sebebi olarak rahatsızlığın bir yandan da enerjik olmayı gerektirmesi gösterilebilir.

Epidemiyoloji

Histrionik kişilik bozukluğunun toplumda %2 ya da %3 oranında görüldüğü bildirilmektedir.Rahatsızlık bayanlarda daha sık görülmekteyken, her iki cins için de karşılaşma riski aynıdır.

Öncelikle Histrionik kişilik bozukluğu ile birlikte görülebilen ya da benzer taraflar gösteren hastalıkları bilmekte fayda vardır;

Somatizasyon Bozukluğu

Majör Depresyon

Konversiyon Bozukluğu

Kişilik Bozuklukları (Borderline, Narsistik, Antisosyal, Bağımlı Kişilik Bozuklukları)

Histrionik Kişilik Bozukluğu Tedavisi

Histrionik kişilik bozukluğunda temel bilişsel problem, hastanın bastırma savunma mekanızmasını normal insanlardan daha sık kullanarak, geçmişlerini kendileri için daha silik hale getirmeleriydi. Bozukluğun düzeltilmesi için temel adım da hastaların aslında farkında olmadıkları, yalan söyleyerek , olmamış gibi davranarak bastırdıkları asıl düşüncelerinin farkına varmalarını sağlamaktır.

Terapist tarafından duyguların netleştirilmesi, doğru ifade edilmelerinin sağlanması önemlidir. Derinde yatan duyguların keşfi ve bunların hastaya ifade edilmesi üzerinde durulması iyileştirici açıdan terapistin üzerinde durması gereken konulardır. Gerçek duygularının farkında olmamaları, yanlış ya da yalan şeyleri savunmaları için çok doğaldır.

İçgörü sahibi olmamaları histrionik bozukluğun önemli noktalarından birisidir çünkü bu sebeple yaptıklarını doğru ya da yanlış değerlendirmeleri yüksek oranda yanlış olacaktır. İçgörü kazandırmak için izlenecek yol hastaların sevgi ilişkilerini güçlendirmek için de önemli olacaktır.

Kendilerini ifade ettirmeye yönelik temellendirilmesi doğru olan terapilerde terapötik bir yaklaşım izlenmelidir Aslında ilgisizlik karşısında kendilerini çok kötü hissedecek olan histrionikler terapistlerinden destek ve yönlendirme beklemektedirler. Bu durum tedavinin daha çabuk sonuç vermesi açısından oldukça önemlidir.Grup veya bireysel olarak yapılacak olan analitik yönelimli psikoterapilerin de etkili olduğu düşünülmektedir.

DUYGULARIMIZ BİZİMDİR

‘Yaşam bana haksızlık etti’, ‘Neler yapabilirdim ama…’ , ‘Bir değişebilseydim..’ , ‘Keşke…’. Çoğumuz sık sık öfke duygusuna kapılırız ve bu gerçek ile kafamızdaki ideal görüntü arasındaki uyumsuzluk canımızı sıkar. Hele bazen çevremizdeki insanların hayallerini gerçekleştirebildiklerini görmek bizi isyan ettirir. İşte o anlarda duygularımızı bile bir kenara koyar vazgeçeriz; gerçek mutluluğun nasıl bir şey olacağını düşünmekten bile vazgeçeriz. Devamı

Çocuk Testleri Eğitimi

PSİKOLOJİK TESTLER

ÇOCUK TESTLERİ EĞİTİMİ

ÇOCUK TESTLERİ SERTİFİKASI

Çocuk Testleri Sertifika Eğitimi detayları için tıklayın

Çocuk Testleri Eğitimi Sertifikası alan uzmanlar çocuklar için psikolojik değerlendirme testlerini uygulayabilirler.

AGTE Gelişim Testi

0 – 6 yaş aralığında olan çocukların, zihinsel gelişimlerinin yaşına göre ne düzeyde olduğunu tespit etmek amacıyla kullanılan testlerden biri de, Ankara Gelişim Tarama Envanteri’dir. Bu test, toplam 154 madde ve 4 alt testten oluşur: Dil-Bilişsel, Sosyal Beceri-Özbakım, İnce Motor, Kaba Motor alt testlerinden oluşur. Devamı

PANİK ATAK TEDAVİSİ İZMİR

PANİK ATAK TEDAVİSİ İZMİR

Panik Atak Tedavisi İzmir’de merkezimizde uzman psikologlarımız tarafından yapılmaktadır. Panik atak terapisi ile birlikte psikiyatrik değerlendirme de gerekebilir.

  • Panik Atak Terapisi İzmir randevu için bizimle iletişime geçiniz.

Panik atak nedir?

Panik atak tehlikede olduğumuza dair bir yanılsama, yoğun bir korku patlamasıdır. Bu yanılsamaları gerçek olarak algıladığımız sürece bu yoğun kaygı sürmekte ve birtakım fizyolojik belirtilerin ortaya çıkması ile birlikte daha da çekilmez bir hal alabilmektedir.

Panik atak sırasında, yoğun korku ya da rahatsızlık hissinin yanı sıra şu belirtilerden dördü (ya da daha fazlası) yaşanabilir;
-Çarpıntı,
-Kalp atışlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması,
-Terleme, titreme ya da sarsılma,
-Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma duyumları,
-Soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi,
-Bulantı ya da karın ağrısı,
-Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma,
-Derealizasyon (gerçekdışılık duyguları) ya da depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma),
-Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracakmış korkusu,
-Ölüm korkusu,
-Parezteziler (uyuşma ya da karıncalanma duyumları),
-Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları.

Günlük yaşam içerisinde pekçok insan, zaman zaman panik anları yaşamakta ve bu sıralanan belirtilerden bir ya da birkaçını hissedebilmektedir. Bu, elbette ki doğal bir süreçtir; hiçbirimiz bir fanusun içinde yaşamıyoruz. Ancak bazılarımız, sürekli olarak bu belirtilerle ilgili derin düşüncelere dalarlar ve dikkatlerini yalnızca bu belirtiler üzerine yoğunlaştırmaya başlarlar.

Panik atak geçiren bireylerin yaşadıkları panik ataklarını nasıl anlattıklarına birkaç örnek vereceğim;
‘Nefes alamıyorum, kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyor, yüzüme ateş basıyor, ellerim uyuşuyor kendimi acile atıyorum. Doktor bir şeyin yok dediğinde inanmıyorum. Birçok doktor gezdim. Hiçbirinden istediğim sonucu alamadım. Hepsi fizyolojik bir problemin yok dedi.’

‘Ne zaman geleceğini bilmiyorum, gittiğim her yerde ya burada kriz geçirirsem ne yaparım diye düşünüyorum.’

‘Evde oturuyorken kalp atışım bir anda hızlandı ardından nefes alamadım. Eyvah kalp krizi geçiriyorum dedim. Hemen acile koştum. Doktor kalbimle ilgili herhangi bir problemin yok dedi.’

Panik ataklarından muzdarip kişilerin ‘ya olursa’ düşüncelerinin ne kadar yoğunlukta olduğunu ve kontrollerini kaybetmekten korktuklarına şahit oldum. Yeni bir atak geleceği korkusu olarak tanımlanan beklenti anksiyetesi de panik atak yaşayan kişilerde/panik bozukluk tanılı hastalarda yeni bir atağın çıkma riskini yükselttiği görülmüştür. Arkadaşınız, inanmadığınızı belli ettiğinizde şakaya devam etmez; fakat inandığınızda işte o zaman arkadaşınıza eğlence çıkmıştır! Buradan da anlaşılacağı gibi ‘olumsuz düşünce biçimleri’ başlıca düşmanımız haline gelmektedir. Bu düşünceleri değiştirmek ve semptomları yok etmek amacıyla bir psikolog ile görüşmenizi tavsiye ederim.

PANİK ATAK (PANİK BOZUKLUK), TEDAVİYLE DÜZELEBİLECEK BİR PROBLEMDİR.