Makaleler

Çocuk İhmali ve Çocuk İstismarı

Çocuklar, hayatlarını bir yetişkin desteği olmaksızın sürdüremeyen, neslin devamını sağlayan insan yavrularıdır. Çocuklar sürekli gelişim ve değişim içerisindedirler. Bu gelişimleri olumlu yönde desteklenmedikçe ileriki yaşamlarında başa çıkılamayacak sorunların doğması kaçınılmazdır.

Bu gelişimi desteklemek hem ailenin hem de çocuğun içinde yaşadığı sosyal çevrenin ortak görevleridir. Gereken desteğin uygun biçimde sağlanması için bilinçli anne-babalar ve sağlıklı bir toplumun varlığı şarttır. Fakat yarınlarımızı oluşturacak çocuklarımızın gelişimleri her zaman olumlu desteklerle sürdürülememektedir. Çocukların da yetişkinler gibi bazı temel hakları olduğu gerçeği göz ardı edilmekte ve çocuk hakları çoğu zaman ihlal edilmektedir. Temel hakların ihlaline örnek oluşturacak durumlardan biri de çocuğa yönelik ihlal ve istismar vakalarıdır (Kanak, 2011).

Son yıllarda dünyada çocuk istismarı konusu, gerek tıbbi, gerekse toplumsal açıdan giderek önem kazanmaya başlamıştır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Konunun yeterince bildirilmemesi, tanı konulmasındaki güçlükler, inkar edilmesi ve gizli kalması sorunun önemini daha da arttırmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü de şiddeti ve şiddetin önlenmesini bir halk sağlığı sorunu olarak ele almaktadır (Turhan, Sarıgün ve İnandı, 2006).

Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. maddesinde; çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır (Tıraşçı ve Gören, 2007)

Çocuk istismarı ve ihmali; çocuklara anne-babaları veya onlara bakıp gözetmek ve eğitmekle görevli kişiler ya da yabancılar tarafından sağlıklarına zarar veren fiziksel, duygusal, zihinsel ya da sosyal gelişimlerini engelleyen tutum ve davranışlara maruz bırakılmaları olarak tanımlanmaktadır (Güler, Uzun, Boztaş ve Aydoğan, 2002). Dünya Sağlık Örgütü ise bir yetişkin tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan ve çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışları çocuk istismarı olarak tanımlamaktadır (Kara, Biçer ve Gökalp , 2004).

İstismarı tanımlarken anahtar kelime olarak “tekrar etmesi, kasıtlı olması, çocuğun fiziksel, zihinsel, psikososyal gelişimini ve sağlığını olumsuz etkilemesi” gibi nitelikler dikkat çekmektedir (aktaran Demirkapı, 2013).

Bebek, çocuk ya da ergeni odaya kapatma ya da bağlama, reddetme, yalnız bırakma, korkutma, tehdit etme ve sanki o ortamda çocuk yokmuş gibi davranma, anne-babanın çocuğa aşağılayıcı, küçük düşürücü şekilde bağırmaları, tehdit etmeleri ve mimikler yapmaları veya aşırı koruyucu tavır takınmaları ise duygusal ihmal ya da istismar olarak değerlendirilmektedir. Sonuç olarak istismarın aktif, ihmalin ise pasif davranışlar olduğunu söyleyebiliriz  (Güler, Uzun, Boztaş ve Aydoğan, 2002).

Çocuk istismarında temel faktör insan eyleminden kaynaklanan bir olaya bağlı olarak meydana gelmesi gerektiğidir. Eylemin zarar verici olmasından öte yasaklanmış olması da önemlidir. Çocuk istismarının boyutları ise şu şekilde değerlendirilmektedir (aktaran Demirkapı, 2013):

1. Kasıtlılık: Kasıt, bu eylemlerin çocuğa acı verme, incitme ya da zarar verme amacını taşıması biçiminde derecelendirilir. Bir anne hırsızlık yapması nedeniyle cezalandırmak amacıyla çocuğun parmaklarını yakarsa, burada zarar verme kastı vardır ve dolayısıyla bu eylem çocuk istismarı olarak değerlendirilmektedir.

2. Toplumsal onaylama-toplumsal eleştiri: Çocuk istismarını ilgilendiren eylemler genel olarak toplumdan topluma, yöresel standart ve normlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin gelişmiş ülkelerde çocuğun cezalandırılması amacıyla yaralanması kültürel normlara göre büyük tepkilere yol açacak bir davranış modeliyken, bazı ilkel kabile topluluklarında, örneğin çocukluktan erişkinliğe geçişin bir göstergesi olarak yüzde ya da gövdede yara izi oluşturma son derece önemli olabilir ve bu izleri oluşturmayı ihmal eden anne babalar istismarcı veya ihmalkar olarak damgalanabilir.

3. Uluslararası uzlaşma: Toplumsal onay ve eleştirinin tartışılması sırasında, istismar olduğu uluslararası düzeyde kabul görmüş olan eylemlerin istismar olarak herkes tarafından kabul edildiği, değerlendirildiği görülmüştür. İran’da mayın tarlalarının temizlenmesi amacıyla çocukların kullanılması buna örnek gösterilebilir.

4. Toplumsal – bireysel neden: Çocuk istismarı hem bireysel hem de toplumsal nedenler içermektedir. Ancak genel olarak bireylerin yol açtığı eylemler toplumların veya kurumların yol açtığı eylemlere göre daha fazla istismar olarak kabul edilmektedir. Bu tur eylemler her ne kadar bireysel olarak değerlendiriliyor olsa da, toplumsal etkilerin söz konusu olduğu unutulmamalıdır.

Okul yönetici ve ailelerle yapılan bir araştırmada katılımcıların çocuk istismarı ve ihmali olarak değerlendirdikleri davranışlar sıklıklarına göre sırasıyla şu şekildedir (aktaran Demirkapı, 2013):

– Çocuğa fiziksel şiddet uygulanması,

– Çocuğun beslenme ihtiyacının karşılanmaması,

– Çocuğun sağlığına gereken önemin verilmemesi,

– Çocuğun giyimine, kendisinin ve içinde yaşadığı ortamın temizliğine özen gösterilmemesi,

– Çocuğun güvenliğinin sağlanmaması,

– Çocuğun terk edilmesi, anne baba dışında bir yakınıyla yaşamaya mecbur bırakılması,

– Çocuk sahibi olma kararından itibaren gereken önlemlerin alınması, gereken özenin gösterilmesi.

Çocuk istismar ve ihmaline (çocukluk çağı travmalarına) neden olabilecek faktörlere bakacak olursak (aktaran Demirkapı, 2013):

1. Ekonomik problemler

2. Sosyal izolasyon: Aile dışı sosyal ilişkilerde kısıtlılık ve zorlanma

3. Parcalanmış aile, boşanma, cocuğun anne ve baba ile yakın duygusal ilişki kuramaması, anne-baba yoksunluğu

4. Ebeveynde suc ya da intihara girişimlerinin olması, psikiyatrik bozukluğun olması

5. Düşük zeka ve eğitim düzeyi

6. Ailede alkol, uyuşturucu kullanımı, madde bağımlılığı

7. Çatışmaların sık yaşanması, rol çatışmaları

8. Düzensiz aile yaşantısı

9. Ebeveynlerin sorunlarla başa çıkmada yetersiz kalması

10. Anne babalardaki cinsel sorunlar, özel hayatlarında mutsuz olmaları

11. Çocuk sayısının fazla olması ile ebeveynlerin çocuklarına yeteri kadar ilgi gösterememesi

12. Bireysel özellikler

13. Geleneksel değer yargıları, toplumun kültürel yapısı, gelenekler

14. Sağlık ve sosyal hizmet kurumlarının yetersizliği

15. Toplumsal değişme, toplumsal sıkıntılar

16. Yasal eksiklikler ve yasaların uygulanmaması

17. Ebeveynlerden birinin üvey olması

18. Genç yaşta çocuk sahibi olmak

19. Stres

20. Göç

Çocuğun zarar görmesiyle sonuçlanan eylem ve ihmal, üç ana başlık altında incelenmektedir (aktaran Demirkapı, 2013).

 

Fiziksel İstismar

Fiziksel istismarla ilgili birçok tanım bulunsa da hepsinin hemfikir olduğu nokta, çocuğun sağlığını olumsuz yönde etkilemesi ve vücutta yaralanmaya neden olmasıdır. Genelde vakalarda; morarmalar, çürükler, sigaranın oluşturduğu yanık izleri, kırıklar, iç kanama tespit edilmiştir (aktaran Demirkapı, 2013).

Evlerde çocuklara karşı fiziksel şiddete çoğu kez otoriteyi sağlama, öfke boşaltma veya cezalandırma amacı ile başvurulur. Bebekler kızgın anne babalar tarafından hızla sallandıklarında, beyin kafatasının içinde ileri geri hareket eder ve bu eylemin sonucunda beyin kanamaları oluşabilir. Komplike olmayan ağır travmalar hariç (kafatası kırıkları gibi), bir yaşın altındaki çocuklarda ağır kafa içi zedelenmelerin %95’i ve tüm kafatası zedelenmelerinin %64’unun fiziksel istismara bağlı olduğu belirtilmektedir (aktaran Demirkapı, 2013).

Araştırmalara göre fiziksel istismarın en çok bebeklerde ve okul öncesi cağı çocuklarda görüldüğü ve bunun nedeninin bu çocukların savunmasız ve dertlerini dile getiremeyecek durumda olmalarından kaynaklandığı belirtilmiştir (aktaran Demirkapı, 2013).

Fiziksel istismarın yaygınlığına bakacak olursak dünyada aile çevresinde istismar (WorldSAFE) projesinde beş ülkede fiziksel istismarın yaygınlığı incelenmiştir ve bu ülkeler için yaygınlık oranlarının; Amerika Birleşik Devletleri ve Şili’de %4-%85, Filipinlerde%21-%82, Mısır’da %26-%72 ve Hindistan’da %36-%70 arasında değiştiği belirtilmektedir (aktaran Demirkapı, 2013).

Ülkemizde ise Aral (1997)’ın yaptığı çalışmada anne-babası tarafından fiziksel olarak istismar edilen çocukların oranının % 65.72 olduğu belirlenmiştir (aktaran Demirkapı, 2013).

Fiziksel cezanın çocuk ve ergenler üzerindeki etkileri birçok çalışmaya konu olmuştur. Yapılan bazı araştırma sonuçlarına göre; fiziksel ceza gören çocuk kaygı yaşamakta, içine kapanmakta, benlik kavramları olumsuz etkilenmektedir. Fiziksel ceza çocukta saldırganlık ve şiddet davranışlarına yol açmaktadır. Şiddetli bir fiziksel ceza ile karşı karşıya kalan çocuk korkmakta, kendisini çaresiz ve değersiz hissetmektedir. Çocukluklarında fiziksel ceza görmüş üniversite öğrencilerinin yoğun kaygı ve depresyon yaşadıkları, sosyal ilişkilerinin olumsuz olduğu belirtilmektedir (aktaran Demirkapı, 2013).

Duygusal İstismar

Duygusal istismar en yaygın olarak yapılan istismar biçimi olmakla birlikte, çocuk ve ergene duygularını rencide edecek biçimde davranılması anlamına gelmektedir. Çocuk ve ergenin kendisini (bedenini ve kişiliğini) olumlu biçimde algılamasını, değerlendirmesini ve geliştirmesini engelleyici her türlü olumsuz uyaranı kullanma, duygusal bakımdan kötü muamele yapmak demektir (aktaran Demirkapı, 2013).

Duygusal istismar olarak kabul edilen davranışlar altı gruba ayrılır: reddetme, aşağılama, tek başına bırakma, suca yöneltme, kendi çıkarına kullanma, vaktinden önce yetişkin rolüne sokma (aktaran Demirkapı, 2013).

Duygusal istismarın temelinde çocuğun psikolojik hasar yaşaması bulunmaktadır. Bunun da iki temel nedene bağlı olduğunu, bunlardan birinin çocukların kendilerine bakmakla yükümlü kişiler tarafından olumsuz olarak etkilendikleri tutum ve davranışlara maruz kalmaları, ikincisinin de gereksindikleri ilgi ve sevgi bakımından mahrum bırakılmaları olduğunu belirtmektedir. Bu gereksinimler şunlardır (aktaran Demirkapı, 2013):

1. Dokunulma; çocuğa karşı yeterli ilginin ve geri bildirimin verilmesi, tutmak, kucaklamak, yüreklendirmek, övmek ve ona sıcaklık gösterilmesi,

2. Güven; çocuğun sağlığıyla ve beslenmesiyle yakından ilgilenilmesi, tehlikeli durumlardan korunması,

3. Düzen ve yapı; çocuğa yon gösterilmesi, doğru şekilde örnek olunması, yapabileceği ve yapamayacağı davranışların belirtilmesi,

4. Sosyalleşme; çocuğun duygularının olduğu gibi tanımlanması, yeterli zaman ayrılması, yakınında dış dünya ile arasında köprü görevi gören, özdeşim kurabileceği bir kişinin bulunması,

5. Uyarılma; çeşitli yollar ve araçlarla çocuğun dünyasına girilerek neşe, haz, acı gibi duygularının uyarılması,

6. Kendini değerli görme; çocuğa değerli bir birey olduğunu hissettirecek davranışlarda bulunulması.

Türkiye’de yapılan araştırmalarda duygusal istismarın %78 gibi yüksek bir oranla diğer istismar türleri arasında ilk sırada yer aldığı görülmüştür (aktaran Demirkapı, 2013).

Cinsel İstismar

Çocuk İhmali ve İstismarını Önleme Öğretmenler ve Aileler İçin Eğitim Kılavuzu’nda (2008) cinsel istismar, çocuğun bir yetişkin ya da kendisinden büyük bir çocuk tarafından anlamadığı ve / ya kabul etmediği, gelişimsel olarak hazır olmadığı ve karşı tarafın cinsel tatmini için kullanılması durumu şeklinde tanımlanmıştır. Bu her türlü cinsel içerikli konuşmayı, şakalaşmayı, teşhir ve röntgencilik gibi temas içermeyen istismar türlerinden, çocuğun cinsel organlarına dokunma, oral-genital seks, ensest, tecavüz, çocuğu fuhuş ve pornografik materyallerin üretiminde kullanma ve sodomi gibi tüm davranışları ve eylemleri kapsamaktadır.

Çocuklar, otoriteyle veya belirli statülerle donatılmış yetişkin rol modeller ararlar. Bu durum yetişkine çocuk üzerinde kullanabileceği ve cinsel amaç edinebileceği bir güç sağlar. Bu durumdaki bir çocuk cinsel teması kendisinin kabul ettiğine inanabilir ama gösterdiği kabul “bilinçli rıza” ile aynı şey değildir. Bilinçli rızada, böyle ilişkilere dahil olan güç dinamiklerini tam kavrama söz konusudur. Daha da önemlisi, bu tür istismarcıların çocuk ve gençlerin kendilerine yüklediği güç ve statüyü ve bunu onlarla cinsel faaliyette bulunarak nasıl istismar ettikleri göz ardı etmeleridir (Sanderson, 2010).

Çocuk cinsel istismarcısı bazında düşünecek olursak çocuklara “yabancı tehlikesi” uyarılanda bulunarak korumamız mümkün değildir. Çoğu vakada (%87) çocuğun istismarcıyı yakından tanıdığı gerçeğini kabul etmemiz gerekir. Bu çocuklar çoğu kez her gün, kapalı kapılar ardında, tehditle veya hileyle susturularak istismar edilmektedir (Sanderson, 2010).

İstismara uğraya çocuğu anlamak için bir takım işaretler ve belirtileri gözlemlemek mümkündür.

Çocuk cinsel istismarının etkisi çocuklarda çok büyük çeşitlilik gösterir, nitekim bazı belirtilerde de aynı şey geçerlidir. Çok fazla sayıda belirti olduğundan, kişi çocuk cinsel istismarı dışavurumlarına karşı bir “alışveriş listesi” yaklaşımı takınmamaya dikkat etmeli veya bir belirtinin varlığının illa ki çocuğun cinsel istismar yaşamış olduğunu gösterdiğini varsaymamalıdır (Sanderson, 2010).

Deneyimlerinin söze dökemeyen beş yaş altı daha küçük çocuklarda, özellikle de cinsel temasın sosyal çevrelerinin ve yaşamlarının normal bir parçası olduğuna inanmaları yönünde kandırılıyorlarsa, doğrudan iletişim daha az görülür. 12 yaşına kadar olan daha büyük çocuklar, çocuk cinsel istismarına dair yaşantılarını doğrudan anlatmakta zorlanır, sıkıntılarını iletmenin dolaylı yollarını araştırırlar. Gençler daha gelişmiş sözel becerilerine sahip olabilmelerine rağmen, bir şekilde cinsel istismarla ilgileri olduğunu hissettikleri için duydukları utançtan dolayı çocuk cinsel istismarını doğrudan açığa vurmayı eşit derecede zor bulabilirler (Sanderson, 2010).

Çocuk cinsel istismarının gözlenen etkileri aşağıdaki kategorilere göre sınıflandırılabilmektedir (Sanderson, 2010):

  1. Duygusal etkiler

  2. Kişilerarası etkiler

  3. Davranışsal etkiler

  4. Bilişsel etkiler

  5. Fiziksel etkiler

  6. Cinsel etkiler

Çocuklar bir şeyin onları alt üst ettiğini yetişkinlere anlatmaktan ziyade genellikle gösterdikleri için, ebeveynlerin ve öğretmenlerin bu işaretlere karşı dikkatli olması gerekir (Sanderson, 2010).

Çocuklarda Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar

  • Oyuncaklara ya da nesnelere uygunsuz bir cinsel tutumla muamele etme

  • Kabuslar ve uyku sorunları

  • İçine kapanma e birine sımsıkı yapışma

  • Kişilik değişiklikleri, güvensiz görünme

  • Altını ıslatma gibi, daha küçükken gösterdiği davranışlara gerileme

  • Belirli yerlere ya da insanlara karşı nedeni anlaşılamayan bir korku duyma

  • Öfke patlamaları

  • Yeme alışkanlıklarında değişiklikler

  • Cinsel organların etrafında açıklanamayan ağrı ya da morluk, cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi fiziksel işaretler

  • Ketumlaşma

  • Açıklanamayan hediye ve paralar (Sanderson, 2010).

Duygusal Etkileri

Duygusal etkilerde en sık görüleni utançtır. Bütün kültürlerde utanç bir amaca hizmet eder ve bireylerin sosyal davranış normlarına uymasını sağlar. Çocuk cinsel istismarında utancın bir diğer yönü olarak ise, bedeni haz alarak, cinsel uyarılma ya da orgazmla cinsel temasa yanıt veren bir çocuk, bedeni karşılık verdiği, özünde de ona ihanet ettiği için iki misli utanç duyabilir(Sanderson, 2010).

Derin bir yetersizlik duygusu ve inisiyatif kullanamama güven eksikliğine eşlik eder (Sanderson, 2010).

Çocuk cinsel istismarının en önemli belirtilerinden biri olan korku, başlangıçta istismarcıdan korkmasa bile, bu sırrın ortaya çıkmasından ve bunun doğuracağı sonuçlardan ortaya çıkabilir. Beş yaşın altındaki, korkularını söze dökemeyen çocuklar, korku dolu tepkilerinin çeşitli şekillerde sergilerler: mesela altlarını değiştirirken korku duymak ya da belli insanların varlığında (genellikle de istismarcı), belirli ortamlarda, belirli bir bakıcıyla evde yalnız kalındığında veya ziyaretlere devam edildiğinde korkmak gibi. Bazen korku yaygınlaştığı için çocuk genel olarak herhangi bir ortamdan, yetişkinlerle veya daha büyük çocuklarla karşılaşmaktan korkar. Bu çocuklar karmaşık ve kontrolden çıkmış iç dünyalarına cevaben bir kontrol hissi oluşturmak adına obsesif/kompülsif davranışlar geliştirebilirler (Sanderson, 2010).

Aşırı derecede irkilme tepkileriyle karşılık veren çocuk, gergin, sinirli ve kaygılı görünebilir, rahatlatılma ve onaylanma arayışı içinde sürekli gözünü dört açmış bir vaziyette başkalarına yönelebilir (Sanderson, 2010).

Kişilerarası Etkiler

Çocuk cinsel istismarının çocuklar üzerindeki kişilerarası etkileri onların başkalarıyla nasıl ilişki kurduklarına ve ilişkilerinin niteliğine odaklanır. Bu belirtiler ile ilgili şu şekilde özet geçebiliriz (Sanderson, 2010):

  • Samimiyetten korkma, yakınlıktan/sarılmaktan/kucaklaşmaktan/başkalarıyla iletişim kurmaktan kaçınma

  • Yakınlığı, öfkeyi, kini erotikleştirme

  • Kendine ve başkalarına güvenmeme, temkinli olma

  • Kendisini saklama ihtiyacı, utangaçlık

  • Yalnızlık, soyutlanma, yabancılaşma

  • İletişim becerilerinde azalma

  • Duygularını dışa vuramama, içinden geldiği gibi davranmama/inisiyatif kullanamama

  • Rol karmaşası (çocuk/görünüşte yetişkin)

  • Başkalarının ihtiyaçlarına ve duygudurumlarına karşı aşırı itaatkar, aşırı duyarlı olma

  • Kendine yetme

  • Başkalarına karşı düşmanca ve saldırgan davranma

Davranışsal Etkileri

Cinsel istismara uğrayan çocukların çoğu yaşadıkları deneyimleri davranışlarıyla anlatmaya çalışır. Ne var ki, sırf çocuk belirteceğimiz davranışları sergiliyor diye mutlaka cinsel istismara uğruyordur varsayımında bulunmamaya dikkat etmeliyiz (Sanderson, 2010).

Oyun, çocuklarda iletişimin evrensel bir aracıdır. Oyun, onun sayesinde çocukların deneyimlerinin anlamlandırdığı ve kendi dünyalarının anlamını kavradıkları doğal, yaratıcı bir yoldur. Bu nitelikleri nedeniyle de oyun, cinsel istismara uğrayan çocuğun iç dünyasına ve deneyimlerine ilişkin pek çok şeyi dökebilmektedir. Çocuğun üzerinde uygulanan ya da çocuğun istismarcıya uygulamak zorunda kaldığı cinsel fiiller dahil, saldırıya uğrayan çocuk sahnesi yeniden temsil edilebilir (Sanderson, 2010).

Oyunun yanı sıra, çocuklar sosyal ve iç dünyalarını resim ve boyama ile ifade etmeye çalışırlar. Cinsel istismara uğrayan çocuk resimde büyük eller ya da ağızlar gibi belli nitelikleri vurgulayabildikleri gibi gerçek görünüşlerle orantısız olan büyük kırmızı dudaklar ya da kocaman eller, yaşadıkları istismarın uygunsuz öpüşme, oral seks ya da okşama gibi özelliklerini sembolik olarak ifade eder (Sanderson, 2010).

Dilin kullanımı da çocuğun deneyimleriyle ilgili ipuçları verebilir. Eğer konuşma yetişkin benzeri ifadeler ve kelimeler içeriyorsa, özellikle cinsellikle alakalı olanları, cinsel davranış ve cinsel faaliyet hakkında fazlaca ileri düzeyde bir bilginin varlığına delalet eder (Sanderson, 2010).

Diğer bir yandan çocuklar sık sık sinir krizi geçirerek öfke patlamalarına meyilli olduklarının görüldüğü davranış bozukluklarına sahip olabilirler (Sanderson, 2010).

Cinsel istismara uğrayan çocuk daha önceki bir gelişim evresine gerileyebilir (Sanderson, 2010).

İdrarı kontrol edememenin tıbbi bir nedeni yoksa, genellikle yatak ıslatma çocuğun birtakım ağır deneyimlerle mücadele etmekte olduğunu gösterir (Sanderson, 2010).

Ayrıca çocuk, kendisini aç bırakmada müteakip cinsel istismardan kaçınma umuduyla fiziksel olarak yok olmak, ilgi odağı olmaktan kurtulmak istiyor olabilir. Buna karşın çocuk içinde hissettiği boşluğu bir dereceye kadar doldurmak veya kilo alarak kendisini mümkün olduğunca sevimsiz yapmak adına rahatlamak için yemeye yönelebilir (Sanderson, 2010).

Cinsel istismara uğrayan çocuklar, bir sonraki cinsel istismardan kurtulma umuduyla kaçıp gitmek gibi riskli davranışlara yeltenebilir (Sanderson, 2010).

Bilişsel Belirtiler

Cinsel istismarın çocuklarda bıraktığı izler birtakım bilişsel etkilerle, özellikle konsantrasyon eksikliği, dikkat eksikliği, zayıf bellek becerileri ve dünyaya ilişkin sınırlı kavrama gücü ile sonuçlanır (Sanderson, 2010).

İnkar çocuk cinsel istismarının sıkça görülen bir etkisidir; sadece çocuklarda değil aynı zamanda istismarcılarda, diğer yetişkinlerde ve genel olarak toplumda. Cinsel istismarın şaşkınlığını ve korkusunu yaşayan çocuklar başına böyle bir şey geldiğini inkar edebilir (Sanderson, 2010).

Fiziksel Belirtiler

Çocuk cinsel istismarının en zor taraflarından biri, çoğunlukla herhangi bir fiziksel belirti ya da yara izi bırakmamasıdır. Bu özellikle çocuklar uzun süredir cinsel temas için kandırılıyorsa ve vajinal ya da anüse girme eylemi hiç gerçekleşmemiş ise geçerlidir. Fiziksel belirtiler şu şekilde sıralanabilir (Sanderson, 2010):

  • Morluklar, kanama

  • Ağız/cinsel organ/anüs çevresinde fiziksel zedelenme

  • Göğüste/kalçalarda/uylukta/alt karında fiziksel zedelenme

  • Cinsel organ/anüs/üretra deliklerinde yabancı cisimler

  • Ağız, cinsel organ ve anüs çevresinde kaşınma/kızarma/enfeksiyon

  • Sperm bulunması

  • Vajinal bölgelerde olağandışı kokular

  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

  • Psiksomatik ağrılar ya da hastalıklar

  • Bedenden rahatsızlık duymak

  • Uyku bozuklukları – kabuslar, uyurgezerlik

Cinsel Belirtiler

Cinsel istismara uğrayan çocuk, cinsel istismar yaşantılarını anormal cinsel davranışlarla anlatmaya çalışabilmektedir. Cinsel istismarı kabul etmeye ve anlamaya çalışan çocuklar, ısrarla tekrar eden uygunsuz cinsel davranışlarda bulunabilirler (Sanderson, 2010).

Çocuk diğer yetişkinlerle bağlantı kurmanın tek yolunun onların cinsel bölgelerine dokunmak veya cinsel olarak baştan çıkarıcı bir şekilde davranmak olduğunu düşünür. Büyük çocuklarda, erkenden rastgele cinsel ilişkide bulunma da çocuğun cinsel istismar deneyimlerini yeniden canlandırmasının bir yolu olabilir (Sanderson, 2010).

İncelediğimiz çocuk ihmal ve istismarının görünenden çok daha yüksek olduğu resmi organlara bildirim azlığı nedeniyle tahmin edilmektedir. Sıklığı nedeniyle çocukları korumak adına özellikle aileleri ve öğretmenleri bilinçlendirmek son derece önem kazanmaktadır.

 

KAYNAKÇA

Aksel, E. Ş., & Irmak, T. Y. (2015). Çocuk Cinsel İstismarı Konusunda Öğretmenlerin Bilgi ve Deneyimleri. Ege Eğitim Dergisi, 16(2), 373-391.

Beyaztaş, F. Y., Oral, R., Bütün, C., Beyaztaş, A., & Büyükkayhan, D. (2009). Fiziksel Çocuk İstismarı: Dört Vakanın Sunumu. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 52, 75-80.

Demirkapı, E. Ş. (2014). Çocukluk Çağı Travmalarının Duygu Düzenleme ve Kimlik Gelişimine Etkisi ve Bunların Psikopatolojiler ile İlişkisi.

Güler, N., Uzun, S., Boztaş, Z., & Aydoğan, S. (2002). Anneleri Tarafından Çocuklara Uygulanan Duygusal ve Fiziksel İstismar/İhmal Davranışı ve Bunu Etkileyen Faktörler. CÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 24(3), 128-134.

İnsan Hakları Derneği kitabı (2008), Çocuk İhmali ve İstismarını Önleme Öğretmenler ve Aileler İçin Eğitim Kılavuzu.

Kanak, M. (2011). 0-10 yaş Çocuk Cinsel İstismarının Sanal Medyadaki Yansıması.

Kara, B., Biçer, Ü., & Gökalp, A. S. (2004). Çocuk İstismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47(2), 140-51.

Ovayolu, N., Uçan, Ö., & Serindağ, S. (2007). Çocuklarda Cinsel İstismar ve Etkileri. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 2(4), 13-22.

Öztürk A. B. (2009). Çocuğun Cinsel İstismarı ve Aileyle Çalışma. Toplum ve Sosyal Hizmet, 20(2), 89-98.

Salim, M. (2011). Geçmişten Günümüze Türkiye’de Çocuk Koruma Politikaları ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (Doctoral dissertation, SDÜ Sosyal Bilimleri Enstitüsü).

Sanderson, C. (2010). Çocuğun Cinsel Eğitimi ve Tacizden Koruma Rehberi.İstanbul: Sistem Yayıncılık.

Taner, Y., & Gökler, B. (2004). Çocuk İstismarı ve İhmali: Psikiyatrik Yönleri. Hacettepe Tıp Dergisi, 35, 82-86.

Tıraşçı, Y., & Gören, S. (2007). Çocuk İstismarı ve İhmali. Dicle Tıp Dergisi,34(1), 70-74.

Turhan, E., Sangün, Ö., & İnandı, T. (2006). Birinci Basamakta Çocuk İstismarı ve Önlenmesi. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 15(9), 153-157.

Yılmaz, G., İşiten, N., Ertan, Ü., & Öner, A. (2003). Bir Çocuk İstismarı Vakası.Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 46(4), 295-302.

Zoroğlu, S. S., Tüzün, Ü., Şar, V., Öztürk, M., Kora, M. E., & Alyanak, B. (2001). Çocukluk Dönemi İstismar ve İhmalinin Olası Sonuçları. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2(2), 69-78.

Tuğba Ünsel
Psikolog
Bu yazı yorumlara kapanmıştır.